Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, dünya nüfusunun % 15’i, yani yaklaşık 1 milyar insan özürlü olarak sürdürüyor yaşamını. Onlara dünyanın en büyük azınlığı deniliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’, 386 milyon özürlü bireyin çalıştığını belirtiyor. 2010 yılında yapılan bir araştırma, iş sahibi özürlü birey yüzdesinin % 56 olduğunu gösteriyor. Ülkemizde Engelliler İdaresi Başkanlığı'nca yapılan araştırmaya göre, nüfusun yüzde 12,29'unu özürlü bireyler oluşturuyor. Bu oranın yüzde 9.70’inde süreğen hastalıklar, yüzde 2,58'inde ise ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engeller mevcut.
Bütün bu istatistiklere baktığımızda, günlük hayatı özürlü bireylere adapte etme oranının, bu insanların oluşturduğu nüfusla kıyaslandığında oldukça düşük olduğunu görebiliriz. Üstelik, çalışma şartlarından tutun da, eğitim hizmetlerine kadar her alanda zorluklarla karşılaşıyor özürlüler. Ulaşım alanındaki eksiklikleri, toplumun yeterince bilinçlendirilmemesinden doğan aksaklıkları bir kenara bıraksak bile, özürlü bireyin nüfusun diğer kesimleriyle yeterince kaynaştırılmadığını söyleyebiliriz.
Örneğin Milli Eğitim Bakanlığınca yayımlanan Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği’nde, Bireye ve Bireysel farklılıklara saygı, Gizlilik, Bilimsellik, Gelişimsel bir anlayışla, önleyici/koruyucu yaklaşım gibi ilkeler sıralansa da, pratikte durumun çok farklı olduğunu biliyoruz. Özürlü bireyler, çoğunlukla etraflarına zarar verdikleri, uyum sağlayamadıkları gibi gerekçelerle eğitim kurumlarından uzaklaştırılıyor. Antalya’daki ortopedik engelli Selen ve annesi AİHM önünde çadır kuran Ozan gibi binlerce, milyonlarca örnek var. Birçoğu, ailelerinin ve çevrenin baskısıyla açığa çıkmaktan çekiniyor. Üstelik, toplumca dışlanmaları velilerin veya yakınların durumu kabullenmelerini ve ileriye dönük çalışmalarını da güçleştiriyor. Siyasetçileri “Engellileri insan yerine koyduk” söylemleriyle övünebilen bir ülkede, toplumu bilinçlendirmenin ne denli zor bir süreç olduğunu gelin siz düşünün.
Hepimiz, engelleri, özürleri ortadan kaldırdığımız hoşgörülü, kucaklayıcı bir dünyada yaşamak istiyoruz. Bu nedenle de özürlü bireylere yapılan ayrımcılığın, dil, din, ırk ayrımcılığından ayrılamayacağının farkına varmalıyız. Özürlü bireyler de, tüm dünya nüfusunun yararlandığı haklardan faydalanmalı, kanunlar önünde ve toplumsal yaşamda diğer bireylerden ayrı tutulmamalıdır.
Bu nedenle, Özürlüler Vakfı olarak, sosyal medyadaki bu son girişimimizde, özürlü bireylerin sorunlarını dile getirmek, güncel haberler paylaşmak, sizlerden düşünce, öneri, hikayelerle interaktif, dinamik bir ortam yaratmak istedik. Yeni yılda bloğumuzun katılımlarınızla renkleneceğinden, gönderilerinizle, önerilerinizle büyüyeceğinden eminiz.
Yeni Yılda daha güzel bir dünya yaratabilmek dileğiyle..