14 Mart 2016 Pazartesi

Bir acı biber

Burcu Karakaş twitter’da Fakir Kene’nin ince sırtının fotoğrafını paylaşıp Birhan Keskin’e “Böyle ince olunur mu? Zalimsin” diye seslenmişti. İncelikli bir serzenişti. Fakir Kene 77 sayfa. Aslında bir şiir kitabı için olağan bir sayfa sayısı. Ama Birhan Keskin okuyorsanız bitmesin istiyorsunuz; yani Fakir Kene ince orası doğru. Lakin bu hoş bir serzeniş; içinde iltifat barındırıyor. Birhan Keskin’in şiiri inceliklidir çünkü.İnce ince işler kelimelerle sizi, okur-akar gidersiniz bir yere gelirsiniz “Bir küfür gibi evde oturuyorum” deyiverir; siz de oturverirsiniz. Yükü yükünüz olur. Yükünüz zaten onun yüküdür.

Haluk Kalafat'ın 12 Mart 2016 tarihli yazısından alınmıştr. Yazının tamamı için

12 Mart 2016 Cumartesi

Buharda sebze salatası

Buharda haşlanmış sebzeler, hem daha lezzetli oluyor hem de besin değerlerini koruyor. İşte buharda(buhar aparatı yada buharlı pişirici) haşlayacağınız sebzelerle hazırlayacağınız doyurucu bir salata tarifi.
Malzemeler

Brokoli
Brüksel lahanası
Havuç
Karnabahar
Kornişon turşu
Közlenmiş biber
Nane ve maydanoz
Zeytinyağı, nar ekşisi, tuz
Yapılışı
Haşlanmış sebzelere, doğranmış kornişon turşu, köz biber,maydanoz ve nane ekleyip,zeytinyağı, tuz ve nar ekşisi ile servis yapın. Afiyet olsun.

11 Mart 2016 Cuma

Gölgelerin ağırlığı Fas'ın Kurşun yıllarını hatırlıyor

Muhaliflerin, insan hakları ve demokrasi aktivistlerinin hapse atıldığı, öldürüldüğü veya kaybedildiği, gazetelerin hedef haline gelip kapatıldığı, kitapların yasaklandığı karanlık bir dönem.
Güvenlik kuvvetlerinin keyfi kararlarıyla tutuklananlar, faili meçhullere kurban gidenler, siyasi cinayetlerle yok edilenler oldu. İşkenceye tabi tutulanlar, protesto eylemlerine veya grevlere katıldıkları için suçlu muamelesi görenler, diktatörlüğün on yıllarca süren baskıcı rejiminin alametifarikasıydılar.
CIA ile olan yakın bağlarıyla tanınan Fas Kralı II Hasan, ülkesinin geçmişine Kurşun Yıllar olarak kazınan dönemin lideriydi. 1970'li yıllarda ülkenin büyük şehirlerinde askerlerin tanklarla devriye gezmekten imtina etmediği Fas'ta 1961'den, ölüm tarihi 1999'a kadar hüküm süren acımasız kral arkasında silinmesi zor izler bıraktı.
Dubai Uluslararası Film Festivalinde yarışan Gölgenin Ağırlığı adlı belgesel mütevazı olduğu kadar etkileyici. Bağımsız sinemacı ve akademisyen Belabbes, Gölgenin Ağırlığı ile ülkesinin kasvetli mazisini bir kez daha hatırlamamızı sağlıyor.
Murat Türker'in 5 mart 2016 tarihli yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için http://bianet.org/biamag/sanat/172703-golgenin-agirligi-fas-in-kursun-yillarini-hatirlatiyor"

10 Mart 2016 Perşembe

Düş Kırıklığı bizi daha yaratıcı yapabilir!

1975'te Ocak ayının sonlarında 17 yaşında Vera Brandes isimli Alman bir kız Cologne Opera Binası'nda sahneye çıktı. Salon boştu. Sadece acil çıkış tabelasının sönük, yeşil ışığıyla aydınlanmıştı. O gün Vera'nın hayatının en heyecanlı günüydü. Vera, Almanya'nın en genç konser organizatörüydü ve Cologne Opera Binası'nı geç saatli bir caz konserine ev sahipliği etmeleri için ikna etti. Konseri Amerikan müzisyen Keith Jarrett verecekti. 1.400 kişi gelecekti. Sadece birkaç saat içinde Jarrett aynı sahneye çıkacak, piyanonun başına geçecek ve prova ya da önünde notalar olmadan çalmaya başlayacaktı.

9 Mart 2016 Çarşamba

2016 sanat ve Feminism Edit-a-thon'u İstanbul'da

Bu yıl üçüncüsü düzenlenen uluslararası editaton etkinlikleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ve takip eden hafta sonunda, gerçekleşecek. 2015 de, 17 ülkede 75 farklı mekânda toplanan 1500’ü aşkın  katılımcı,  Vikipedi’ye 400’e yakın yeni madde üretti ve 500’ün üzerindeki mevcut maddeyi de geliştirmişti. Art+Feminism sanatçılar, küratörler, yazarlar, editörler, kütüphaneciler, Wikipediacılar, erbaplar ve meraklıların işbirliğinin ürünü; ortak bilgiye müşterek bir katkı girişimidir. Tohumları Siân Evans (Art Libraries Society of North America’s Women ve Art Special Interest Group), Jacqueline Mabey (failed projects) ve Michael Mandiberg tarafından, Professional Organization for Women in the Arts (POWarts) ve The Museum of Modern Art (MoMA) işbirliğinde atılmıştır. 2016 editatonu, tüm dünyada, Yale Üniversitesi, Tate Britain, Los Angeles County Museum of Art, the Philadelphia Museum of Art Library, Washington National Museum of Women in the Arts, Paris Archives Nationales, Mexico City Museo Universitario Arte Contemporáneo’nun da olduğu mekânlarda gerçekleşecek.

8 Mart 2016 Salı

Dizilerin de sosyolojisi olur!

Altı sezondur devam eden ve geçen pazartesi uzun bir aradan sonra yeni bölümüyle izleyenlerini bir kez daha hayal kırıklığına uğratmayan The Walking Dead’i de benzer bir sosyolojik gözle okuyan pek çok araştırmacı var. Evet Amerikalılar her şeyin sosyolojisini yapmayı sever ama The Walking Dead’i sadece “zombilerden kaçarak yaşam mücadelesi veren bir grup insanın maceraları” diye tanımlamak da biraz yüzeysel olabilir…
Peki neden bu diziyi seviyoruz? Çünkü gerçek bir yaşam mücadelesi veren bir topluluğun içindeki insan ilişkilerini gözlem fırsatı sunuyor. İnsanların hayata tutunma içgüdüsüyle neler yapabileceğini gösteriyor. Nasıl kafayı yiyip nasıl toparlandığını, ne kadar iyi veya ne kadar kötü olabildiğini, kısacası sınırlarını gözler önüne seriyor. Bunun yanı sıra Lost’tan bu yana pek çok dizide gördüğümüz gibi, topluluğun üyelerinin ancak ve ancak bir aradayken, birbirlerini kollayarak ayakla kalabileceğinin altını çiziyor. Ve tabii ki insani özelliklerini de kaybetmeden... Geçen sezonlarda yine bir zombi saldırısı sonucu ölü yığınına bakan Andrea’nın şu cümlesi ne demek istediğimi çok iyi anlatıyor: “Sevdiklerimizi gömeceğiz, kalanları yakacağız”.
Kaynak: Yazının tamamı için:Ece Koçal'ın 22 şubat tarihli yazısından alınmıştır.
http://www.artfulliving.com.tr/kultur-ve-yasam/the-walking-dead-sosyolojisi-i-5239

7 Mart 2016 Pazartesi

İnternette Şifreli Sohbet Rehberi

Yaşadığımız dönemde mahremiyetimizi koruma ihtiyacımız gün geçtikçe artıyor. İyi ki mahremiyetimizi korumak için bize yardımcı olan yazılımlar mevcut. Bu yazıda bahsedeceğimiz Pidgin de uçtan uça şifreleme yöntemiyle mesajlaşmayı sağlayan yazılımlardan biri.

Pidgin (eski adıyla Gaim) çoklu platform destekli (Linux, BSD, MacOS X, Windows) özgür bir anlık mesajlaşma yazılımıdır. Pidgin’in özgür bir yazılım olması onu daha güvenli hala getiriyor.

Yeri gelmişken kısaca özgür yazılım nedir ondan da bahsedelim. Özgür Yazılım (Free Software), özgür yazılım hareketinin kurucusu Richard Stallman tarafından, “kullanıcıların özgürlüğüne saygı gösteren yazılım” olarak tanımlanıyor.

Yani özetle, özgür yazılım kullanıcısına çalıştırma, kopyalama, dağıtma, inceleme, değiştirme ve geliştirme özgürlükleri tanıyan yazılım türüdür. Özgür yazılımın mülkiyet yazılımdan (proprietary software) çok daha güvenli olmasının sebebi ise herhangi bir şirkete ait olmamaları ve açık kaynaklı olmaları.

Kaynak:Işık Mater'in 5 mart 2016 tarihliBiamag yazısından alınmıştır.Yazının tamamı için: "http://bianet.org/biamag/insan-haklari/172675-internette-sifreli-sohbet-rehberi-pigdin"

6 Mart 2016 Pazar

Dünyanın en inanılmaz yaratığı, onu kurtarabilirz!

Patricia Medici, hayatının son 20 yılını Brezilya ormanlarında nesi tükenmekte olan Tapir'i araştırmakla geçirdi.Bu küçük hayvanın inanılmaz bir özelliği olduğuna inanıyor.

5 Mart 2016 Cumartesi

Ömürlük kitaplar

Geçtiğimiz günlerde, dünyaca ünlü edebiyatçılar ve eleştirmenler, hayat boyu hatırlanması ve okunması tavsiye olunan bir liste yayınladılar. Bizler de sizler için bu listeden 5 kitap seçtik;işte o eserler...

Muhteşem Gatsby F. Scott Fitzgerald



Yazarın Caz devri olarak adlandırdığı 20'lerin şaşalı, parlak ama bunalımlı zamanlara ulaşan güzel günlerinde geçer. Amerikan Rüyasının anlamsızlığınıvurgulamak isteyen yazar, fakirlikten zenginliğe yükselen bir kahraman üzerinden I.Dünya Savaşı'nın kargaşasını anlatır.O ümitledir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye, geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam..."Yirminci yüzyılın en büyük Amerikan yazarlarından F. Scott Fitzgerald, paranın yegâne değer kabul edildiği bir topluma dair, ustalığına ve orijinalitesine henüz erişilememiş betimlemelerle süslü, kırık bir aşk hikâyesiyle anlatıyor.


Sevilen, Tony Morrison


Amerikan iç savaşını izleyen yıllarda, bir köle olan Sethe'nin ve ailesinin hayatını anlatır. Kentucky'de yaşadığı çiftlikten kaçan Sethe, beyazların eline geçmesin diye iki yaşındaki kızını öldürür. Küçük kızın ruhunun evinde dolaştığına inanan Sethe, kendisini olayın etkisinden kurtaramaz. 8 yıl sonra Sethe'nin evine bir genç kız gelir. Yirmi yaşındaki bu ilginç konuk, nereden geldiğini bilmemekte, çatlak sesiyle bir çocuk gibi konuşmaktadır. Genç kız, adının Sevilen olduğunu söylemektedir. Roman, Sethe'nin kölelikten özgürlüğe doğru yaptığı zorlu yolculuğu anlatırken, geri dönüşlerle Sethe'nin geçmişindeki ürkütücü gerçekleri de ortaya koyar. 1993'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Toni Morrison'un lirik başyapıtı okunmaya değer.

Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel Garcia Marquez



"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."

Döşeğimde Ölürken,William Faulkner


20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner'ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt. Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie'nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner'ın karakterlerinin "gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir". Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner'ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır."Döşeğimde Ölürken'in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.".


Kozmopolis Don Delillo


20yy Amerikasını kaotik, distopik bir dünyaya taşıyan yazar,çarpıcı, dahiyane bir esere imza atmış.Eric Packer için hareketli bir gün. Erle Packer: bir multî-milyoner, kısa süre önce büyük bir mirasa konmuş bir kadınla evlenmiş, kırk sekiz odalı bir evde yaşayan bir adam. Limuzininde oturmuş Manhattan'ın sokaklarından geçiyor, bir kaos şehri kaplamış, çünkü devlet başkanı o sırada oralarda... Bîr yandan bir rap'çinin cenazesi sokaklarda kendine geçit arıyor. Öbür yanda, küreselleşme karşıtı bir grup, Times Meydanı'nda hararetli bir protesto gösterisi düzenliyor. Eric Packer'ın korumaları diken üstünde, onunprotestocuların ya da politik bir suikastın hedefi olmasından korkuyorlar.Oysa terk edilmiş bir binada önemsiz bir adam Eric'i bekliyor.Kozmopolîs: çağdaş Amerikan edebiyatının dâhisi Don DeLillo'dan çarpıcı bir roman.

4 Mart 2016 Cuma

Kod adı: Londra vizyonda!

İngiltere başbakanı,hayatını kaybettiğinde dünya liderleri cenaze töreni için Londra'ya gelirler. Yüksek düzeydeki güvenlik önlemlerine rağmen, teröristler birçok siville birlikte 5 lideri öldürür. Saldırıların arkasında terörist Aamir Barkawi (Alon Aboutboul) vardır ve amacı ABD Başkanı Benjamin Asher'ı (Aaron Eckhart) öldürmektir. Yakın koruması Mike Banning (Gerard Butler), başkanın teröristlerin eline geçmesini engellemek zorundadır.

Tencerede patlıcan kebabı

Yalnızca, açık havada, piknikte ya da mangalda yapılabileceğini düşündüğünüz yemekleri ve lezzetleri evinize taşıyabileceğinizi biliyor musunuz? Patlıcan kebabı bu lezzetlerden biri. Tencerede, evdeki malzemelerle Patlıcan kebabı yapmak isteyenler, hadi buyurun tarifimizin başına!

Malzemeler

2 adet patlıcan
1 doğranmış domates
2 ince kıyılmış yeşil biber
200 gr kıyma
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber

Hazırlanışı

Tercihen karnıyarık tenceresinin değilse, ocakta kullanılabilir ısıya dayanıklı geniş ve yayvan bir kabın içine sadece tuz ve karabiberle yoğrulmuş 200 gr kıymadan elde ettiğimiz mümkün olduğunca küçük ve yayvan köfteleri, kalın doğranmış patlıcan parçalarını ve biberleri mangal şişine dizer gibi bir patlıcan, bir köfte, bir biber şeklinde dikine olacak şekilde diziyoruz. İyice sıkışık olmalarına ve devrilmeyecek şekilde yerleşmelerine dikkat edelim. tencerenin ortasına kadar bu şekilde dolduralım. çok az su ilave ederek  çok kısık ateşte suyunu salana kadar pişirelim, sonra içine doğranmış domatesleri ilave ederek bir taşım daha kaynatalım. Servise hazır. Afiyet olsun.



3 Mart 2016 Perşembe

Medeniyetin Beşiğinden eserler

Leblebitozu sitesinin haberine göre, New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi'nde Amerikan, Mısır ve Avrupa medeniyetlerinin sanat eserleri yanında, Anadolu'dan kaçırılan bir takım eserler de sergileniyor.

Tanıtımlarında “En rahat ayakkabılarınızı giyip gelin.” sloganını kullanan müze, ziyaretçilerine klasik çağdan Eski Mısır dönemine kadar sanat eserleri, Avrupa’nın hemen hemen tüm önde gelen ressam ve heykeltraşlarının çalışmaları, Amerikan modern sanatından eserler, Afrika, Asya, Okyanusya, Bizans ve İslam sanatlarından örnekler barındırıyor.

Müzede, Anadolu topraklarından pek çok eser, Yunan ve Roma Sanatı, Antik Yakın Doğu ve İslam Sanatı bölümlerinde ziyaret edilebiliyor.Anadolu’dan eserler arasında, Sardes dönemi eserlerinin yanında, Lidya ve Bergama antik dönemi, Antakya’daki ilk Hristiyanlık dönemi, Hitit dönemine ve Osmanlı İmparatorluğu’na ait eserler bulunuyor.

İzmir’in Yunan ordularınca işgali esnasında İzmir Lisesi depolarında korunan Sardes Antik Kenti eserlerinin Amerikan Konsolosluğu tarafından bir gemiyle New York’a götürüldüğü, zaferin ardından Atatürk’ün emriyle 1924’te bu eserlerin bir kısmının geri getirildiği biliniyor. Müzede uzun bir dönem sergilenen Karun Hazineleri de 1987 yılında açılan davanın sonunda 1993 yılında ABD tarafından Türkiye’ye iade edilmişti.

İşte o eserlerden bazıları

2 Mart 2016 Çarşamba

Kör itaat, dünyadaki en büyük kötülüklerden biridir!

Ülkesinin tarihi ve kültürüyle ilgili The Puppetmaster (1993), Flowers of Shanghai (1998), Three Times (2005) gibi değerli filmlere imza atan 68 yaşındaki Tayvanlı yönetmen, günümüz sinemasının en önemli figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak,bugüne kadar sanat çevreleri dışında isminden çokça söz edilmiyordu. Yönetmen yeni filmi The Assassin sayesinde artık hiç olmadığı kadar popüler! Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan Hou Hsiao-Hsien ile Fransa’daki festival sırasında tanışarak, yapımı yaklaşık 10 sene süren bu film hakkında konuştuk. Artfulliving yazarı Nando Salva nın 26 Şubat tarihli yazısından alınmıştır. Tamamı için
"http://www.artfulliving.com.tr/kultur-ve-yasam/kor-itaat-dunyadaki-en-buyuk-kotuluklerden-biridir-i-5298">

27 Şubat 2016 Cumartesi

Kepekli Makarnalı Diyet yemeği

Malzemeler

1 paket kepekli makarna

Sosu için

2 yemek kaşığı zeytinyağı

1 diş sarımsak

1 kabak

1 havuç

1 dolmalık kırmızı biber

1 dolmalık sarı biber

1 dolmalık yeşil biber

2 yemek kaşığı soya sosu

Tuz

1 çay kaşığı kırmızı pul biber

1 çay kaşığı nane

Üzeri için

Yarım su bardağı rendelenmiş light beyaz peynir

4-5 dal taze kekik

Hazırlanışı:

Kepekli burgu makarnayı haşlayıp suyunu süzün. Sosu için zeytinyağını bir sos tenceresinde ısıtın. Ezdiğiniz sarımsak, küp doğradığınız sebzeler ve soya sosunu ekleyip karıştırın. Tencerenin kapağını kapatıp sebzeler suyunu çekene kadar pişirin. Süzdüğünüz makarnayı sebzelerin üzerine ekleyip tuz ve baharatlarla tatlandırın. Rendelenmiş light beyaz peynir ve taze kekik dalları ile süsleyip servis yapın.

Lezzet Dergisinden alınmıştır.

26 Şubat 2016 Cuma

Ağız şapırdatılmasından nefret mi ediyorsunuz? Sebebi yaratıcı beyniniz olabilir!

Şarlo da ağız şapırdatanlardan hazzetmezmiş.
Evrimagaci.org sitesinde yayınlanan bir habere göre, yanlarında ağız şapırdatılmasından nefret eden insanların bu tepkisinin altında yaratıcı beyinleri yatıyor olabilir! Dahi kabul edilen bir çok sanatçı, bilim adamı ve düşünür de onlarla aynı sorundan muzdaripti. Charles Darwin, Marcel Proust ve Anton Çehov bu dahilerden sadece birkaçı. Franz Kafka bu konuda şunları söylemişti:
“Yazmam için yalnızlığa ihtiyacım var; asosyal birisi gibi değil, o yeterli olmaz, ölü birisi gibi!”
Northwestern Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, yaratıcılık ve anlamsız gürültüleri filtreleyememe arasında bir bağlantı olduğunu gösterdi. 2015’te Neuropsychology Dergisi'nde yayınlanan araştırma, yaratıcı düşünceyle “duyusal kapılama” arasındaki ilişkiyi inceledi. Duyusal kapılama, gereksiz veya ilişkisiz uyaranları filtreleyen, istem dışı, sinirsel bir süreç olarak tarif ediliyor.
Araştırmacılar, 97 katılımcıya yaratıcılığa eriştikleri başarıları sorgulayan bir anket verdiler ve onları Ayrıştırıcı Düşünme Testine tabi tuttular. Bu test, laboratuvarlarda sıkça yaratıcı zihinleri değerlendirmek için kullanılan bir teknik olarak biliniyor.Bilim insanları, sakız çiğnenmesi, ağız şapırdatılması, tükenmez kalemin açılıp kapanma sesi, nefes sesi gibi tekrar eden seslere karşı verilen aşırı tepkilere “misophonia” adını veriyorlar. 2013’te Amsterdam’da Hollandalı bilim insanları, 42 insanla görüştü ve bu tür seslere karşı duyarlı olan insanların hepsinin aynı tepkileri verdiklerini tespit ettiler. Sese duyarlı kişiler, bu tür durumlarla karşılaşmamak için bazı ortamlardan kaçıyor, kulaklık kullanıyor yada strese giriyorlar.
Yazının tamamı için http://www.evrimagaci.org/fotograf/73/8099
Çeviren: Ömer F. Altundağ (Evrim Ağacı)
"http://www.iflscience.com/brain/easily-distracted-noise-you-could-be-creative-genius"kaynağından alınmıştır.

25 Şubat 2016 Perşembe

Hesaplaşma bugün vizyonda


Anthony Hopkins, Al Pacino, Josh Duhamel gibi isimleri biraraya getiren Misconduct(Hesaplaşma) bugün vizyona giriyor. Film, büyük bir ilaç firmasına dava açan genç ve idealist bir avukatın kendini şantaj ve yolsuzlukla dolu bir hikayenin içinde bulmasını konu alıyor.

Robotlar İşimizi elimizden alabilir

Boston Dynamics, "Atlas" isimli robotunun dış ve iç mekanlarda çalışabilen versiyonunu tanıttı. Elektrikten güç alan ve hidrolik olarak çalıştırılan robot, üzerindeki sensörler sayesinde vücudunun ve bacaklarının dengesini sağlayabiliyor. Atlas yine bu sensörlerin yönlendirmesi sayesinde arazi şartlarını algılıyor ve engelleri aşıyor. Atlas, yaklaşık 1 metre 80 santimetre yüksekliğinde ve 81.5 kilo ağırlığında.

 

24 Şubat 2016 Çarşamba

Otonom Medya Deneyimleri

Bu kitap, yakın geçmişe dair. Son yıllarda farklı ülkelerde ortaya çıkan neoliberalizm karşıtı isyan hareketlerini, yurttaş gazeteciliği ve medya aktivizmi biçimleri ve pratiklerini anlamlandırabilmemiz için 90’lara geri dönmemiz şart.
90’lı yıllar toplumsal, ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda birbirine paralel iki dönüşüme sahne oldu. Küreselleşme olgusu ile küreselleşme karşıtı ya da alternatif küreselleşme hareketlerinin yükselişi ve internet ile dijital iletişim teknolojilerinin kitleselleşmesi, bunların ticari ve eğlence amaçlı kullanımlarının yanısıra aktivist kullanımlarının keşfedilmesi.
Arka fonda Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’na, Dünya Ticaret Örgütü’ne, kapitalizmin kurumlarına, ABD’nin Irak’ı işgaline karşı yükselen yeni sosyal hareketler, Chiapas’tan Seattle’a “Başka Bir Dünya Mümkün” sloganıyla haykıran ve interneti ‘devrimci’ ve alternatif bir iletişim aracı olarak kullanan aktivistler…
Otonom Medya, bu dönüşüm sürecine odaklanan ve her biri farklı medya formatlarını inceleyen makalelerden oluşuyor. Makaleleri yazanlar ise alternatif ve otonom medya çalışanları, akademisyenler, medya aktivistleri.
Kitap, Kanadalı akademisyen ve aktivist Scott Uzelman’ın medya aktivizmi üzerine kavramsal tartışmasıyla başlıyor.
Medya aktivistlerini tipik bir ülke, yaş, toplumsal cinsiyet, ırk ya da sınıf profiliyle betimlemenin mümkün olmadığını belirten Uzelman’a göre, içinde yaşadığımız medya manzarasını değiştirmek için mücadele eden, farklı sosyal gruplardan gelen herkes medya aktivisti olabilir. Uzelman, medya aktivistlerinin amaçlarını şöyle açıklıyor:
“Medya aktivistleri anaakım medyayı daha geniş bir düşünce ve perspektif çeşitliliğine açmak, egemen kültür, ticari ve siyasi mesajları altüst etmek, düzenlemeyle ya da yasal baskı yoluyla medya pratiklerini ve sahiplik yapılarını yeniden biçimlendirmeye ve/veya kurulu geleneklerle kökten bağını koparan katılımcı ve demokratik iletişim biçimleri yaratarak egemen medyayı atlatmak için çalışıyorlar.”
Sosyal hareketleri sahalarda yatay olarak büyüyen, gündelik hayatın yüzeyinin hemen altında bağlantılar kuran ve eninde sonunda beklenmedik biçimlerde patlayan rizomatik organizmalara benzeten ve medya aktivistlerinin sosyal ve çevresel adalet için hareketlerin can alıcı katalizörleri olduğunu söyleyen Uzelman, medya aktivistlerini iki gruba ayırır:
1- Anaakım medyayı düzeltmeye çalışan alternatif medya aktivistleri
2- Katılımcı ve demokratik yeni iletişim biçimlerini teşvik ederek anaakım medyayı baypas etmenin yolunu arayan otonom medya aktivistleri.
İkinci grup, mevcut medya kurumlarında bir dönüşüm yaratmaktan ziyade medya ekolojisine otonom medya ve iletişim deneyimlerini eklemeyi,
hiyerarşiden muaf, demokratik bir örgütlenmeyi hedefler.
Otonom medya sadece muhalif bakış açılarının aktığı kanallar olarak işlemez, aynı zamanda iletişim kurmanın yeni, daha demokratik ve katılımcı yollarını kurmanın peşindedir. Otonom medya aktivistleri, iletişim araçlarını kendi öykülerini anlatmak üzere işgal ederler, başkalarını da kendi medya ürünlerini yaratmak için teşvik ederler, yeni iletişim teknolojilerini kullanarak medya stratejileri geliştirirler, kültürel bozma, détournement, reklamavcılığı, yazılamalar, sokak performansları vb. türler aracılığıyla eleştirel mesajlarını yaygınlaştırırlar.
Kitabın diğer yazarları korsan radyodan açık yayıncılığa, video aktivizminden sokak gazetelerine farklı mecralardaki otonom deneyimlere yoğunlaşıyorlar.
Medya aktivisti Marian van der Zon, Geçici Otonom Radyo deneyimini okurlarla paylaşıyor. Radyoyu ucuz, basit ve alternatif seslerin yayılması için etkin bir araç olarak gören Zon, aktivistlerin otonom ve genellikle geçici deneyler içerisinde korsan radyo, mikro-radyo ve topluluk radyosu yapmak için çabaladığına dikkat çekiyor.
Andrea Langlois, içerik yaratma sürecinin okuyuculara şeffaf olduğu ve onların da makaleler yazarak ya da kendi web sitelerini kurarak içine dâhil olabildikleri bir pratikten, açık yayıncılık ve Indymedia örneğinden söz ediyor. İlk kez Seattle’da DTÖ Toplantısı’na karşı örgütlenen aktivistlerin kullandığı Indymedia projesi, kısa sürede yeryüzünde yayılarak küresel ve merkezsiz bir alternatif medya ağına dönüştü.
Medya aktivisti Andréa Schmidt, Bağdat’tan izlenimlerini aktararak sömürgeci ülkelerden gelen Batılı aktivistlere ve habercilik pratiklerine eleştiri getiriyor:
“Benim gibi aktivistler Irak, Filistin, Chiapas gibi yerlere büyük ümitlerle gelirler. İşgale karşı direnen ve kendi kaderini tayin için mücadele eden halklarla dayanışmayı istediğimiz için geliriz. Çoğu zaman, onların baskı altına alınmalarını ve yoksullaştırılmalarını sağlayan ve destekleyen Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinden geliriz. Ve sıklıkla, desteklemek istediğimiz bölge ya da halklar hakkında sınırlı tarihsel bilgimiz vardır. Yerel dili idrak ettiğimiz şüphelidir ve Montréal, New York ya da Londra sokaklarında (ya da üniversitelerinde) geliştirdiğimiz becerileri örgütleriz. Yanımızda getirdiğimiz bağımsız muhabirlik araçlarıyla; dijital fotoğraf makineleriyle, mini-disk kayıt cihazlarıyla, cep telefonlarıyla, video kameralarla ve dizüstü bilgisayarlarla boy gösteririz ve bunların aynı zamanda dayanışmanın araçları olduğuna inanırız.”
Schmidt, aktivist haberciliğin çoğunlukla sömürgeci kalıpları tekrarladığına, özellikle Irak örneğinde anaakımdan pek de farklı olmadığına, bilgi akışının Irak’tan Batı’ya tek yönlü aktığına dikkat çekiyor.
Isabelle Mailloux-Béïque de otonom medya pratiklerini daha iyi anlamak için sokağa iniyor.
Ona göre Montréal’den Paris’e, Namibya’dan Buenos Aires’e sokak gazetelerinin birincil işlevi, ötekileştirilen kesimlerin sesini duyurmalarını ve toplumda güç kazanmalarını sağlamak. Günümüz toplumunun paryaları evsizler, bağımlılar, seks işçileri, mahkûmlar, sosyal yardım alanlar, sokak çocukları vb. makaleleri ve öyküleriyle katkıda bulunarak gazetelerin üretimine katılıyorlar; kentin anacaddelerinde toplumsal mekanları işgal ederek kamusal alanda görünür hale geliyorlar.
Anaakımla mücadelenin bir diğer biçimi de video aktivizm. David Widgington, yıllar içerisinde küçülen, ucuzlayan ve cebe giren video kameraların ‘devrimci’ potansiyelini ele alıyor yazısında. Video kameranın insan hakları ihlallerinin belgelenmesinde önemli bir araç olduğunu söyleyen yazar, Witness, Les Lucioles, Big Noise Tactical Media, Papertiger.tv, Vidéographe, Le Rézo, International Solidarity Movement gibi video ve medya aktivizmi kolektiflerinin imkanları ve sınırlılıklarını tartışıyor.
Dawn Paley de yazısında blogların mahrem ve gündelik kullanımlarından ziyade aktivist kullanımlarını ele alıyor.
Bloglar bir yandan küreselleşerek ötekileştirilmiş seslerin, enformasyon tekellerine karşı direnişin tohumları olarak çevrimiçi ortamda ortaya çıkmalarına izin verirken diğer yandan da bazı sınırlılıklara sahipler. Sayısal uçurum ve dijital iletişim teknolojilerine erişimde yaşanan sorunlar, internetin şirketleşmesi ve tekelleşmesi, blogların bireysel doğası, internette İngilizcenin egemenliği ve blog sayısındaki enflasyon blogların etkinliği konusunda başlıca engelleri oluşturuyor.
Kitabın son bölümünde Frédéric Dubois, medya dayanışmasını güçlendirmek için ağların önemine dikkat çekiyor. Dubois’ya göre bloglar, açık yayıncılık siteleri, bağımsız TV istasyonları, korsan radyolar ve video kolektiflerinde yer alan medya aktivistlerinin hepsi yalıtılmışlıkla savaşmak için ağa gereksinim duyarlar.
"Coğrafi ve ideolojik uçurumları daraltmak, otonom medya toplulukları arasında var olan rekabetçiliği ve farklılıklara saygıyı kaybetmeden başarılmalıdır. Farklı geçmişlere, beklentilere, siyasi yönelimlere ve izleyicilere sahip medya örgütlerini birleştirmek için gruplar arasında eşgüdümlü bir dayanışma temeldir.”
Böylece ağların yaratılması medya aktivistlerini bir araya getirir, enformasyon gettolarını dışarıya açar ve enformasyonun daha geniş bir izleyiciye akmasına yardımcı olur.
Akıcı üslubu ve özgün tasarımıyla da öne çıkan, Gülüm Şener’in Türkçeleştirdiği Otonom Medya kitabı, günümüzde sosyal medya devrimi olarak adlandırılan dönüşümün ilk yıllarına dönerek medya aktivizmi kavramının Kuzey Amerika özelinde gelişimini, imkanlarını ve sınırlılıklarını araştırıyor, farklı mecralarda aktivizm yapanların deneyimlerine yer veriyor.
Didem Sezen in 20 Şubat 2016 tarihli Bianet yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için http://bianet.org/biamag/medya/172275-otonom-medya-deneyimleri *Otonom Medya, Andrea Langlois ve Frédéric Dubois, Kafka Kitap, Çev. Gülüm Şener, 2016, 184 sayfa

23 Şubat 2016 Salı

Tarihte bugün

1893 - Rudolf Diesel, dizel motorun patentini aldı.

1903 - Küba, Guantanamo Körfezini ABD'ye kiraladı.

1919 - Benito Mussolini İtalya'da Faşist Partisini kurdu.

1945 - Türkiye-ABD ikili yardım antlaşması imzalandı.

1945 - Türkiye Büyük Millet Meclisi, Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti.

1978 - Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) kuruldu.

1991 - Körfez Savaşı: ABD kara kuvvetleri Suudi Arabistan sınırını geçerek Irak topraklarına girdiler.

1994 - Cep telefonu şebekeleri hizmete açıldı.

1997 - Rus uzay istasyonu Mir'de büyük bir yangın çıktı.

1997 - Genetik kopyalama yöntemiyle üretilen ilk memeli hayvan olan ve 14 Şubat 2003 tarihinde ölen Dolly adlı koyunun, İskoçya'daki Roslin Enstitüsü'nde klonlandığı duyuruldu.

22 Şubat 2016 Pazartesi

Karanlıkta Diyalog

135 ülkede, 8 milyonu aşkın kişinin ziyaret ettiği Karanlıkta Diyalog Deneyimsel Sergisi, ziyaretçilerini hiç tanımadıkları bir İstanbul'la tanıştırmaya hazırlanıyor.

Karanlıkta Diyalog Sergisi günlük hayat deneyimlerini karanlıkta yaşayarak Görme engeli konusunda farkındalığı arrtırmayı amaçlıyor.

Görme engelli rehberler, dokunarak, koklayarak ve duyarak farklı bir görme deneyimi yaşamanızı sağlayacak.

Seans Bilgileri:

• Hafta içi ve cumartesi günleri 10:00-19:00 saatleri arası, pazar günleri ise 12:00-19:00 saatleri arası hizmet vermektedir.

• İngilizce seanslar;hafta sonu 14:00, 16:00, 18:00 saatlerinde gerçekleşecektir.

• Hafta içi saat 18:00 ve sonrasındaki seansların süresi 75 dakikadır.

• Cumartesi ve pazar günleri ise 17:00 ve sonrasındaki seansların süresi 75 dakikadır.

Sergi,22-27 Şubat 2016 tarihlerinde Gayrettepe Metro İstasyonu Dialog Sergi Alanında izlenebilir.

21 Şubat 2016 Pazar

Geçmişten günümüze Piyalepaşa

İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Piyalepaşa, 500 yıllık köklü geçmişiyle günümüze konuk oluyor. Derin bir geçmişe sahip olmasına rağmen bugüne kadar hakkında özel bir araştırma yapılmayan Piyalepaşa, Polat ve Piyalepaşa İstanbul’un katkılarıyla yeniden günümüze taşınıyor. Sergi, Hasköy Rahmi Koç Müzesi'nde  30 Mart'a kadar ziyaret edilebilir.

Tok Tutan Kış çorbası

Malzemeler:

2 tatlı kaşığı zeytinyağı, 1 orta boy soğan, 1 çay kaşığı tuz, 2 diş sarımsak, 2 tatlı kaşığı taze zencefil, 1 kg havuç, 1 adet patates, 6 bardak su, 8 ceviz, 1 su bardağı yoğurt, kıyılmış maydanoz, 1 tatlı kaşığı pul biber.

Hazırlanışı:

Zeytinyağında kıyılmış soğanı yakmadan çevirin. Üzerine rendelenmiş zencefili, tuzu ve ezilmiş sarımsağı ekleyip 2 dakika soteleyin. Yıkanmış, soyulmuş ve küp küp doğranmış havuçları ve patatesi ekleyin. Suyunu ilave edin. Yirmi beş dakika kadar malzemeler yumuşayıncaya kadar orta ateşte pişirmeye devam edin. Bir kapta yoğurt, pul biber ve maydanozu harmanlayın. Cevizleri kıyın. Malzemeleri ateşten alın ve blenderdan bulamaç haline gelinceye kadar geçirin. Yoğurtlu karışımı ve cevizleri ilave edip iyice karıştırın ve servis yapın.

20 Şubat 2016 Cumartesi

Tek umudumuz kelimeler

Geride bıraktığımız 2015 yılının ilk günü Lûgat365 adlı bir proje girdi hayatımıza. Bir vaatleri vardı, bir yıl boyunca her gün bir kelimeyi paylaşacaklardı. 1 Ocak 2015’te “teşebbüs” kelimesiyle başlayan proje, 31 Aralık günü “Allahaısmarladık” kelimesiyle sona erdi. Kalendermeşrep, aliyülâlâ, lâfügüzaf, naif, nâzende, fevkalbeşer, âdâbımuâşeret, sarfınazar, şekerrenk, şikemperver, babayâni, hercümerç, filhakîka, bilâkaydüşart ve unutulmaya yüz tutmuş daha nice güzel kelime önce sosyal medya aracılığıyla yayıldı, sonra çantaların üstüne kondu, sokak sokak dolaştı; fincanlarda, bardaklarda, bardak altlıklarında, ayraçlarda, posterlerde kelime sevdalısı insanlarla buluştu. Dijital platformlarda başlayıp sokaklara yayılan Lûgat365 projesi, Aralık ayının son haftasında kitaplıklardaki yerini de almaya başladı. Bir yıl boyunca paylaşılan 365 güzel kelime, usta yazarların eserlerinden yapılan alıntılarla birlikte nevi şahsına münhasır bir tasarımı ve el yapımı özel bez cildiyle Can Yayınları tarafından kitap olarak basıldı. Biz de Lûgat365 projesinin sahipleri Banu ve Onur Ertuğrul çiftiyle bir araya geldik, hem hikâyeleri hem de Lûgat365 kitabı üzerine hasbıhal ettik.

Cansu Canseven İn Artfulliving sitesindeki 11 Şubat tarihli yazısından alınmıştır. Tamamını okumak için http://www.artfulliving.com.tr/edebiyat/tek-umudumuz-kelimeler-i-4781

19 Şubat 2016 Cuma

Danimarkalı Kız

Tom Hooper’ın dördüncü uzun metraj filmi Danimarkalı Kız, yılın en çok merak edilen Oscar adaylarından... Kendi adını taşıyan The Danish Girl romanından uyarlanan film, tarihte ilk cinsiyet değişimi operasyonu geçiren ressam Einar Wegener’ın Lili Elbe’ye dönüşümünü anlatıyor. Gerçek olayların tümüyle yansıtılmadığı uyarlama film, biyografi türünden öte kurmaca bir dram olarak karşımıza çıkıyor.Film, temelinde iki ayrı konuya odaklanıyor; birincisi dinamikleri değişen karı-koca ilişkisi, ikincisi cinsel kimlik ve cinsiyet değişimi. Danimarka’da ünlü bir ressam olan Einar Wegener’ın, kendisi gibi ressam olan eşi Gerda ile uyumlu bir ilişkisi vardır. Sosyal çevreleri da sanat camiasından önemli insanlarla doludur. Ancak, çizimlerinde çıkmaza düşen Gerda’nın bir gün kadın kıyafetleri giydirerek onu resmetmek istemesiyle Einar, içinde bulunan boşluğun farkına varır.
Ezgi Kurt'un 19 Şubat tarihli gaia dergi yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için https://gaiadergi.com/bir-donusum-degil-gercek-kimligine-kavusma-hikayesi-the-danish-girl/

18 Şubat 2016 Perşembe

Psikomotor becerileri hızla öğrenmenin yolu

Her becerinin algısal, bilişsel ve motor unsurları vardır ve bunların yoğunluğu o becerinin özelliklerine göre farklılaşır. Örneğin; mors alfabesini öğrenmede bilişsel unsurlar daha fazlayken tenis oynama becerisinde motor beceriler daha fazladır. Psikomotor beceriler bedenimizdeki kasların herhangi bir işi veya bir görevi tamamlamak için yapacağımız hareketlerin eşgüdümlü olarak çalışmasıdır.

Psikomotor beceriler hareketlerimizi gerçekleştirmede kullandığımız kasların özelliklerine göre kaba motor ve ince motor beceriler olarak ayrılmıştır. Buna göre kaba motor beceriler; emekleme, ayakta durma, yürüme, koşma, salınım, dönme, yuvarlanma, zıplama ve dengede durma gibi geniş-büyük kasların kontrolünü; ince motor beceriler ise tutma, kavrama, yazma, yırtma, çizme, yapıştırma, kesme gibi el-göz koordinasyonu gerektiren küçük kasların kontrolünü sağlama olarak tanımlanıyor.

Gaia dergi 18 Şubat tarihli Gaye Özen Bilim ve teknoloji yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için https://gaiadergi.com/arastirmacilar-psikomotor-becerileri-hizli-ogrenmenin-yolunu-acikliyor/

17 Şubat 2016 Çarşamba

Ölmeden önce..

Sanatçı Candy Chang, New Orleans'da terk edilmiş bir evi devasa bir kara tahtaya çevirdi ve sordu: "Ölmeden önce.."