Burcu Karakaş twitter’da Fakir Kene’nin ince sırtının fotoğrafını paylaşıp Birhan Keskin’e “Böyle ince olunur mu? Zalimsin” diye seslenmişti. İncelikli bir serzenişti. Fakir Kene 77 sayfa. Aslında bir şiir kitabı için olağan bir sayfa sayısı. Ama Birhan Keskin okuyorsanız bitmesin istiyorsunuz; yani Fakir Kene ince orası doğru. Lakin bu hoş bir serzeniş; içinde iltifat barındırıyor. Birhan Keskin’in şiiri inceliklidir çünkü.İnce ince işler kelimelerle sizi, okur-akar gidersiniz bir yere gelirsiniz “Bir küfür gibi evde oturuyorum” deyiverir; siz de oturverirsiniz. Yükü yükünüz olur. Yükünüz zaten onun yüküdür.
Haluk Kalafat'ın 12 Mart 2016 tarihli yazısından alınmıştr. Yazının tamamı için14 Mart 2016 Pazartesi
12 Mart 2016 Cumartesi
Buharda sebze salatası
Malzemeler
Brokoli
Brüksel lahanası
Havuç
Karnabahar
Kornişon turşu
Közlenmiş biber
Nane ve maydanoz
Zeytinyağı, nar ekşisi, tuz
Yapılışı
Haşlanmış sebzelere, doğranmış kornişon turşu, köz biber,maydanoz ve nane ekleyip,zeytinyağı, tuz ve nar ekşisi ile servis yapın. Afiyet olsun.
11 Mart 2016 Cuma
Gölgelerin ağırlığı Fas'ın Kurşun yıllarını hatırlıyor
Güvenlik kuvvetlerinin keyfi kararlarıyla tutuklananlar, faili meçhullere kurban gidenler, siyasi cinayetlerle yok edilenler oldu. İşkenceye tabi tutulanlar, protesto eylemlerine veya grevlere katıldıkları için suçlu muamelesi görenler, diktatörlüğün on yıllarca süren baskıcı rejiminin alametifarikasıydılar.
CIA ile olan yakın bağlarıyla tanınan Fas Kralı II Hasan, ülkesinin geçmişine Kurşun Yıllar olarak kazınan dönemin lideriydi. 1970'li yıllarda ülkenin büyük şehirlerinde askerlerin tanklarla devriye gezmekten imtina etmediği Fas'ta 1961'den, ölüm tarihi 1999'a kadar hüküm süren acımasız kral arkasında silinmesi zor izler bıraktı.
Dubai Uluslararası Film Festivalinde yarışan Gölgenin Ağırlığı adlı belgesel mütevazı olduğu kadar etkileyici. Bağımsız sinemacı ve akademisyen Belabbes, Gölgenin Ağırlığı ile ülkesinin kasvetli mazisini bir kez daha hatırlamamızı sağlıyor.
Murat Türker'in 5 mart 2016 tarihli yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için http://bianet.org/biamag/sanat/172703-golgenin-agirligi-fas-in-kursun-yillarini-hatirlatiyor"
10 Mart 2016 Perşembe
Düş Kırıklığı bizi daha yaratıcı yapabilir!
1975'te Ocak ayının sonlarında 17 yaşında Vera Brandes isimli Alman bir kız Cologne Opera Binası'nda sahneye çıktı. Salon boştu. Sadece acil çıkış tabelasının sönük, yeşil ışığıyla aydınlanmıştı. O gün Vera'nın hayatının en heyecanlı günüydü. Vera, Almanya'nın en genç konser organizatörüydü ve Cologne Opera Binası'nı geç saatli bir caz konserine ev sahipliği etmeleri için ikna etti. Konseri Amerikan müzisyen Keith Jarrett verecekti. 1.400 kişi gelecekti. Sadece birkaç saat içinde Jarrett aynı sahneye çıkacak, piyanonun başına geçecek ve prova ya da önünde notalar olmadan çalmaya başlayacaktı.
9 Mart 2016 Çarşamba
2016 sanat ve Feminism Edit-a-thon'u İstanbul'da
Bu yıl üçüncüsü düzenlenen uluslararası editaton etkinlikleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ve takip eden hafta sonunda, gerçekleşecek. 2015 de, 17 ülkede 75 farklı mekânda toplanan 1500’ü aşkın katılımcı, Vikipedi’ye 400’e yakın yeni madde üretti ve 500’ün üzerindeki mevcut maddeyi de geliştirmişti. Art+Feminism sanatçılar, küratörler, yazarlar, editörler, kütüphaneciler, Wikipediacılar, erbaplar ve meraklıların işbirliğinin ürünü; ortak bilgiye müşterek bir katkı girişimidir. Tohumları Siân Evans (Art Libraries Society of North America’s Women ve Art Special Interest Group), Jacqueline Mabey (failed projects) ve Michael Mandiberg tarafından, Professional Organization for Women in the Arts (POWarts) ve The Museum of Modern Art (MoMA) işbirliğinde atılmıştır. 2016 editatonu, tüm dünyada, Yale Üniversitesi, Tate Britain, Los Angeles County Museum of Art, the Philadelphia Museum of Art Library, Washington National Museum of Women in the Arts, Paris Archives Nationales, Mexico City Museo Universitario Arte Contemporáneo’nun da olduğu mekânlarda gerçekleşecek.
8 Mart 2016 Salı
Dizilerin de sosyolojisi olur!
Peki neden bu diziyi seviyoruz? Çünkü gerçek bir yaşam mücadelesi veren bir topluluğun içindeki insan ilişkilerini gözlem fırsatı sunuyor. İnsanların hayata tutunma içgüdüsüyle neler yapabileceğini gösteriyor. Nasıl kafayı yiyip nasıl toparlandığını, ne kadar iyi veya ne kadar kötü olabildiğini, kısacası sınırlarını gözler önüne seriyor. Bunun yanı sıra Lost’tan bu yana pek çok dizide gördüğümüz gibi, topluluğun üyelerinin ancak ve ancak bir aradayken, birbirlerini kollayarak ayakla kalabileceğinin altını çiziyor. Ve tabii ki insani özelliklerini de kaybetmeden... Geçen sezonlarda yine bir zombi saldırısı sonucu ölü yığınına bakan Andrea’nın şu cümlesi ne demek istediğimi çok iyi anlatıyor: “Sevdiklerimizi gömeceğiz, kalanları yakacağız”.
Kaynak: Yazının tamamı için:Ece Koçal'ın 22 şubat tarihli yazısından alınmıştır.
http://www.artfulliving.com.tr/kultur-ve-yasam/the-walking-dead-sosyolojisi-i-5239
7 Mart 2016 Pazartesi
İnternette Şifreli Sohbet Rehberi
Yaşadığımız dönemde mahremiyetimizi koruma ihtiyacımız gün geçtikçe artıyor. İyi ki mahremiyetimizi korumak için bize yardımcı olan yazılımlar mevcut. Bu yazıda bahsedeceğimiz Pidgin de uçtan uça şifreleme yöntemiyle mesajlaşmayı sağlayan yazılımlardan biri.
Pidgin (eski adıyla Gaim) çoklu platform destekli (Linux, BSD, MacOS X, Windows) özgür bir anlık mesajlaşma yazılımıdır. Pidgin’in özgür bir yazılım olması onu daha güvenli hala getiriyor.
Yeri gelmişken kısaca özgür yazılım nedir ondan da bahsedelim. Özgür Yazılım (Free Software), özgür yazılım hareketinin kurucusu Richard Stallman tarafından, “kullanıcıların özgürlüğüne saygı gösteren yazılım” olarak tanımlanıyor.
Yani özetle, özgür yazılım kullanıcısına çalıştırma, kopyalama, dağıtma, inceleme, değiştirme ve geliştirme özgürlükleri tanıyan yazılım türüdür. Özgür yazılımın mülkiyet yazılımdan (proprietary software) çok daha güvenli olmasının sebebi ise herhangi bir şirkete ait olmamaları ve açık kaynaklı olmaları.
Kaynak:Işık Mater'in 5 mart 2016 tarihliBiamag yazısından alınmıştır.Yazının tamamı için: "http://bianet.org/biamag/insan-haklari/172675-internette-sifreli-sohbet-rehberi-pigdin"
6 Mart 2016 Pazar
Dünyanın en inanılmaz yaratığı, onu kurtarabilirz!
Patricia Medici, hayatının son 20 yılını Brezilya ormanlarında nesi tükenmekte olan Tapir'i araştırmakla geçirdi.Bu küçük hayvanın inanılmaz bir özelliği olduğuna inanıyor.
5 Mart 2016 Cumartesi
Ömürlük kitaplar
Muhteşem Gatsby F. Scott Fitzgerald

Amerikan iç savaşını izleyen yıllarda, bir köle olan Sethe'nin ve ailesinin hayatını anlatır. Kentucky'de yaşadığı çiftlikten kaçan Sethe, beyazların eline geçmesin diye iki yaşındaki kızını öldürür. Küçük kızın ruhunun evinde dolaştığına inanan Sethe, kendisini olayın etkisinden kurtaramaz. 8 yıl sonra Sethe'nin evine bir genç kız gelir. Yirmi yaşındaki bu ilginç konuk, nereden geldiğini bilmemekte, çatlak sesiyle bir çocuk gibi konuşmaktadır. Genç kız, adının Sevilen olduğunu söylemektedir. Roman, Sethe'nin kölelikten özgürlüğe doğru yaptığı zorlu yolculuğu anlatırken, geri dönüşlerle Sethe'nin geçmişindeki ürkütücü gerçekleri de ortaya koyar. 1993'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan Toni Morrison'un lirik başyapıtı okunmaya değer.
Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel Garcia Marquez
"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım, ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü olağan şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım, kitabımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."
Döşeğimde Ölürken,William Faulkner
20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner'ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt. Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie'nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner'ın karakterlerinin "gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir". Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner'ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır."Döşeğimde Ölürken'in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.".
Kozmopolis Don Delillo
20yy Amerikasını kaotik, distopik bir dünyaya taşıyan yazar,çarpıcı, dahiyane bir esere imza atmış.Eric Packer için hareketli bir gün. Erle Packer: bir multî-milyoner, kısa süre önce büyük bir mirasa konmuş bir kadınla evlenmiş, kırk sekiz odalı bir evde yaşayan bir adam. Limuzininde oturmuş Manhattan'ın sokaklarından geçiyor, bir kaos şehri kaplamış, çünkü devlet başkanı o sırada oralarda... Bîr yandan bir rap'çinin cenazesi sokaklarda kendine geçit arıyor. Öbür yanda, küreselleşme karşıtı bir grup, Times Meydanı'nda hararetli bir protesto gösterisi düzenliyor. Eric Packer'ın korumaları diken üstünde, onunprotestocuların ya da politik bir suikastın hedefi olmasından korkuyorlar.Oysa terk edilmiş bir binada önemsiz bir adam Eric'i bekliyor.Kozmopolîs: çağdaş Amerikan edebiyatının dâhisi Don DeLillo'dan çarpıcı bir roman.
4 Mart 2016 Cuma
Kod adı: Londra vizyonda!
Tencerede patlıcan kebabı
Malzemeler
2 adet patlıcan
1 doğranmış domates
2 ince kıyılmış yeşil biber
200 gr kıyma
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber
Hazırlanışı
Tercihen karnıyarık tenceresinin değilse, ocakta kullanılabilir ısıya dayanıklı geniş ve yayvan bir kabın içine sadece tuz ve karabiberle yoğrulmuş 200 gr kıymadan elde ettiğimiz mümkün olduğunca küçük ve yayvan köfteleri, kalın doğranmış patlıcan parçalarını ve biberleri mangal şişine dizer gibi bir patlıcan, bir köfte, bir biber şeklinde dikine olacak şekilde diziyoruz. İyice sıkışık olmalarına ve devrilmeyecek şekilde yerleşmelerine dikkat edelim. tencerenin ortasına kadar bu şekilde dolduralım. çok az su ilave ederek çok kısık ateşte suyunu salana kadar pişirelim, sonra içine doğranmış domatesleri ilave ederek bir taşım daha kaynatalım. Servise hazır. Afiyet olsun.
3 Mart 2016 Perşembe
Medeniyetin Beşiğinden eserler
Leblebitozu sitesinin haberine göre, New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi'nde Amerikan, Mısır ve Avrupa medeniyetlerinin sanat eserleri yanında, Anadolu'dan kaçırılan bir takım eserler de sergileniyor.
Tanıtımlarında “En rahat ayakkabılarınızı giyip gelin.” sloganını kullanan müze, ziyaretçilerine klasik çağdan Eski Mısır dönemine kadar sanat eserleri, Avrupa’nın hemen hemen tüm önde gelen ressam ve heykeltraşlarının çalışmaları, Amerikan modern sanatından eserler, Afrika, Asya, Okyanusya, Bizans ve İslam sanatlarından örnekler barındırıyor.
Müzede, Anadolu topraklarından pek çok eser, Yunan ve Roma Sanatı, Antik Yakın Doğu ve İslam Sanatı bölümlerinde ziyaret edilebiliyor.Anadolu’dan eserler arasında, Sardes dönemi eserlerinin yanında, Lidya ve Bergama antik dönemi, Antakya’daki ilk Hristiyanlık dönemi, Hitit dönemine ve Osmanlı İmparatorluğu’na ait eserler bulunuyor.
İzmir’in Yunan ordularınca işgali esnasında İzmir Lisesi depolarında korunan Sardes Antik Kenti eserlerinin Amerikan Konsolosluğu tarafından bir gemiyle New York’a götürüldüğü, zaferin ardından Atatürk’ün emriyle 1924’te bu eserlerin bir kısmının geri getirildiği biliniyor. Müzede uzun bir dönem sergilenen Karun Hazineleri de 1987 yılında açılan davanın sonunda 1993 yılında ABD tarafından Türkiye’ye iade edilmişti.
İşte o eserlerden bazıları
2 Mart 2016 Çarşamba
Kör itaat, dünyadaki en büyük kötülüklerden biridir!
"http://www.artfulliving.com.tr/kultur-ve-yasam/kor-itaat-dunyadaki-en-buyuk-kotuluklerden-biridir-i-5298">