1 Mart 2015 Pazar

Tek kanatlı kuş


Zeynep Gizem Şenel in 18 Eylül 2013 de Evrensel Gazetesi nde yayınlanan yazısından alınmıştır.


KORKUDAN korkmanın romanı olur mu? Nasıl bir histir ki korkudan korkmak? İnsanoğlu, eski çağlardan bu yana, atalarından miras alıp bugüne taşıdığı bu alarm mekanizmasıyla yaşıyor. Bu bağlamda, korkunun nesilden nesile aktarımı kanıtlanmakla birlikte, insana ait her duygunun olduğu gibi, korkunun da ‘bulaşıcı’ bir olgu olduğu da anlaşılmış oluyor.Yaşar Kemal’in 60’ların sonlarındaki Anadolu’yu mercek altına aldığı Tek Kanatlı Kuş isimli romanı, masalsı, alegorik, kimi zaman fantastik, ancak yine de keskin bir gerçekçiliği de barındırdığı inkar edilemez. Tüm bu zıtlıkları tek bünyede toplayan eser, okuyucunun zihnini kurcalayan esrarı çözüme ulaştırmak yerine, tek tek bireylerin ruh hallerine ve nihayetinde toplulukları etkileyen kolektif düşgücüne, histeriye ve çoğunluk psikolojisine odaklanıyor.Minibüslerin gitmediği, herkesin uzak durduğu, ‘bir şeyler’ olmuş denilen Yokuşlu’da, ıssız ve çorak bir hava sessiz bir istilacı gibi nefes alıp vermektedir. Posta Müdürü ve Remzi Bey ve eşi Melek Hanım, kasabanın girişinde beklerken, Almancı Zeliha ve eşi Hüsam, birkaç yolcu ve Hüseyin ile karşılaşırlar. Ankara’dan gelen ‘nüfuzlu biri’nin dahi ayak basamadığı kasabaya girmeyi engelleyen görünmez bir kalkan, bir büyü mü vardır; bilinmez.Ankara’dan gelen adam: “Bu kasabaya geldim, geldim fakat giremedim. Şimdi Ankara’ya gidiyorum, siz burada bekleyin, ben bu kasabaya girmenin mutlak bir yolunu bulacağım” der. Melek Hanım da, diğerleri de, “Ayaklarınıza kıran mı girdi? Yürüyün girin işte” diyecek bir kurtarıcı veya lider bekler haldedirler: “Ne yapalım, o bile girememiş, burada, biz o büyüğümüzü bekleyeceğiz. Şimdi ya Ankara’ya gidiyordur, ya İstanbul’a. Gidecek, Orada daha büyüklerle konuşup gelecek, sonra da hep birden Yokuşlu’ya gireceğiz.”
Yaşar Kemal, her sınıftan insanın ağzından diyaloglar ve iç konuşmalarla kasabaya musallat olan korkunun portresini çıkarıyor. Hüseyin, “Her gün giriyorum kasabaya, bomboş... Bu kasabanın insanları boşluktan korkup kaçmışlar” diyor. İnsanları kaçmaya teşvik eden bu korkunç boşluğun bilinmezin esrarı olduğu söylenebilir mi?Hurafelerden, boş inançlardan, cehaletten duyulan bir korku belki yazarınki. Kapitalist ideolojilerin bireyleri ve toplumları yönlendirmede kullandığı din ve batıl itikatlara karşı sade bir eleştiriye imza atmış Kemal. Karakterler son derece canlı. Neredeyse damarlarında akan kanın uğultusunu duyabiliyoruz. Yazar, sadece zihinlerin dehlizlerinde bir nevi, sis perdesi, bir karanlık gibi büyüyen korkuyu değil, aynı zamanda iç dünyaları da ete kemiğe büründürüyor. Belki her karakter aslında birbirinin korkusundan korkuyor. Herkes, birbirinin kapıldığı dehşetten mütevellit, felç olup hareketsiz, bilinçsiz bitap düşüyor, kimse gerçeği sorgulamayı aklından geçirmiyor; geçiremiyor.Ankara’dan gelenler ve ordu, bir nevi kurtarıcı, birer Tiran yerine konulurken, kendinden üstün bulduğunu sorgusuz sualsiz kaide üstüne oturtan naif zihniyeti de gözler önüne seriyor yazar. Hastalık gibi yayılan korkunun küflü, kesif kokusu sayfalar boyunca duyuluyor.
Tek Kanatlı Bir Kuş / Yaşar Kemal
Yapı Kredi Yayınları
76 sayfa