26 Temmuz 2015 Pazar

Evren Alex Woods a karşı raflarda

En sıradışı arkadaşlığın, en kahraman olmayan kahramanın, en yolculuk olmayan yolculuğun gece ile gündüz kadar zıt, ölmek ve doğmak kadar gerçekçi hikâyesi.Evren, on üç yaşındaki Alex’in başına –tam da başına– bir işler açacaktır. “Değişik” bir annenin “değişik” oğlu olmak yeterince zor değilmiş gibi okulda da sorunlar yaşamaya başlayınca, Alex kendini hayatında gördüğü en aksi adamın evinde bulur. İşte bi’ acayip hikâye böyle başlar.On yedi yaşına geldiğinde tüm ülke onu ararken yanında yüz on üç gram esrar ve bir kavanoz külle yakalandığında ömrü boyunca yaptığı seçimlerden ve aldığı kararlardan asla pişmanlık duymadığını söyler. İşlerin bu noktaya nasıl geldiğini ise yalnızca Alex bilmektedir… ha, bir de evren işte.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Pera gözünden İstanbul

Suna ve İnan Kıraç Vakfı'nın kurduğu Pera Müzesi Kanadalı genç sanatçılar Caitlind R.C. Brown ve Wayne Garrett’tan10. yıla özel Müze binasının cephesine özel bir yapıt projelendirmelerini istemiş. Ve, 5 Haziran’dan bu yana oradan mercekler ışıldıyor, İstanbul başkalaşıyor. Kavramsal çalışmalar yapan ve yapıtlarıyla da hayli ilgi çeken iki sanatçı ışıltılı bir perspektif oluşturan bu projeyle hem İstanbul’un hem de ortaya çıkacak bu manzaranın başka bir gözle nasıl görünebileceğini gösteriyorlar. İzleyiciye davet Beyoğlu'ndayız; bu tarihi semtin Tepebaşı kısmındaki müze binası da tarihi. 19. yüzyılın sonlarında mimar Achilleas Manussos'un yaptığı bina önce Bristol oteli imiş. 2005'te renove edildi, Pera Müzesi oldu. Pera Müzesi web sayfasındaki tanıtımda şöyle yazıyor: Binanın tarihi cephesine yerleştirilmek üzere tasarlanan gör/bak/deniz, izleyicileri tanıdık bir mekânı yeni bir mercekle tekrar incelemeye davet ediyor. "Sanatçıların mercekleri oyunbazca kullanımı, Pera Müzesi’nin İstanbul’un kültürel manzarasına katkısını geleceğe odaklanmış bir gözle kutlarken, zaman ve mekan algısını da değiştiriyor. gör/bak/deniz, on bin gözlük merceğinden oluşan hareketli bir yerleştirme."https://m.bianet.org/biamag/sanat/166276-pera-nin-gozunden-istanbul-gor-bak-deniz

24 Temmuz 2015 Cuma

Kağıttan kentler vizyonda

John Green’in daha önce filme çevrilmiş olan Aynı Yıldızın Altında (The Fault in our Stars) romanından sonra yine çok satan başka bir gençlik romanından adapte edilmiş Kağıttan Kentler (Paper Towns)´in başrollerinde, mankenlikten oyunculuğa hızlı bir geçiş yapan Cara Delevingne ve Nat Wolff´u izleyeceğiz.« Detayı Gizle Kağıttan Kentler, kapı komşusu güzeller güzeli Margo’ya (Cara Delevingne) aşık olan, romantik ve çalışkan genç Quentin´in (Nat Wolff) hikayesini anlatıyor. Çocukluklarında iyi arkadaş olan ikili, biraz büyüdüklerinde eskisi kadar yakın olmazlar. Lise hayatlarının sonlarına doğru Margo, Quentin’i bir dizi eşek şakasına dahil olacağı uzun bir gecede yanında olmasına ikna eder. Ancak ertesi gün Margo, arkasında ipuçlar bırakarak ortadan kaybolur. Quentin ve arkadaşları onu bulmak için bir uzun yola çıkarlar.

21 Temmuz 2015 Salı

Görme engellilere yeni umut

Dünyada görme engelli çocukların yüzde 10 ila 20’sini ilgilendiren, doğuştan gelen ve körlüğe yol açan Leber retina hastalığından mustarip 3 gence yapılan gen tedavisi başarılı oldu. Gen tedavisi sayesinde 3 genç görme yeteneğinin bir bölümünü kazandı. Araştırmayı yürütenlerden Pensilvanya Üniversitesi’nden Albert Maguire, bunun, öldürücü olmayan bir çocuk hastalığı için uygulanan ilk gen tedavisi olduğunu söyledi. Hastalar tamamen normal görme yeteneğini kazanamasa da bu cesaret verici sonuçların Leber ve diğer retina hastalıklarında gen tedavisi uygulanması konusunda başka araştırmaların önünü açtığı belirtildi. Tedaviden önce sadece el hareketlerini fark edebilen ikisi 26 biri 19 yaşındaki İtalyan gençler, tedaviden sonra görmeyi test etmekte kullanılan harf-sayı tablosunu okuyabildi. Uluslararası çaptaki araştırmaya imza atan bilim adamları, araştırmanın retinanın ışığı algılama yeteneğinde iyileşme olduğuna dair kanıt sağladığını belirtildi.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Parolamın güvenli olduğunu düşünüyorum

1990 - 2010 yılları arasında edindiğiniz bilgiler, 8 karakter uzunluğunda ve rastgele büyük harf, küçük harf, rakam ve sembol içeren bir parolanın standart bilgisayar sistemlerinde deneme-yanılma (brute-force) ataklarıyla kırılmasının uzun yıllar aldığını söylüyordu. Bu denklemi bozan ve mevcut bilgilerimizi gözden geçirmemizi gerektiren değişim şu ki, şimdilerde görece düşük maliyetle sahip olunabilecek veya kiralanabilecek bir son kullanıcı sistemiyle bu süreler 6 saat gibi sürelere inmiş durumda! Bu yazımızda konunun şu anki vahim boyutunun detaylarına değinecek ve güvenli parola kullanımı için hem yazılım geliştiricilere hem de son kullanıcılara yönelik tavsiyelerde bulunacağız. Biraz tarihçe.. Asıl konumuza gelmeden önce kriptolojinin (şifre bilimi) tarihçesine şöyle göz ucuyla bir bakalım. İlk şifrelemenin izlerine binlerce yıl önce Mısır uygarlığında rastlanmıştır. Sonrasında Yunan ve Roma medeniyetlerinde kullanılmış olup askeri alandaki bilinen ilk kullanımının da Sparta'lılara ait olduğu düşünülmektedir. Geliştirilen ilk yöntemlerin günümüzden bakınca bir miktar eğlenceli olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin bunlardan birinde şifreli bir mesaj taşınması istendiğinde taşıyıcı kişinin saçları kesiliyor, mesaj kafasına yazılıp saçların uzaması bekleniyor ve sonra karşı tarafa gittiğinde de saçlar tekrar kesilmek suretiyle mesaja ulaşılıyormuş. Tarihte biraz ilerlediğimizde önemli duraklardan biri olan Sezar Şifrelemesine ulaşırız. Daha yakınlara, 1900'lü yılların başına geldiğimizde ise karşımıza Gilbert Vernam'ın doğru kullanıldığında kırılması neredeyse imkansız olan meşhur tek kullanımlık şerit yöntemi çıkar. Birinci dünya savaşında şifrelemenin önemi ortaya çıkınca sonrasındaki ikinci dünya savaşı ile birlikte şifreleme ve geri çözme metodolojileri alanında da tam bir savaş verildiği söylenebilir. Enigma şifreleme makinesinin kodlarının çözülmesinin savaşın kaderinin belirlenmesinde büyük rol oynadığı bugün artık bir sır değil. Özellikle ikinci dünya savaşı yıllarında şifreleme ve şifre çözme alanındaki yoğun çalışmalar aynı zamanda günümüzdeki bilgisayar bilimlerinin de temellerinin atılmasını sağlamıştır. Murat Demirten in yazısından alınmıştır. Devamı için http://www.bianet.org/biamag/bilisim/166075-parolamin-guvenli-oldugunu-dusunuyorum

19 Temmuz 2015 Pazar

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği yeniden raflarda

Cumartesi ve pazar günleri, varolmanın tatlı hafifliğinin geleceğin derinliklerinden yükselip yanına vardığı duygusu içindeydi. Pazartesi, benzerini bundan önce hiç tanımadığı bir ağırlıkla çarpıldı. Rus tanklarının tonlarca çeliği bunun yanında hiç kalırdı. Çünkü sevecenlikten daha ağır bir şey yoktur dünyada. Milan Kundera’nın en bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasına girmiş, geçen yüzyılın en güçlü anlatılarından biri. Kundera, tepkiye karşı tepkisizliği, kararlılığa karşı kararsızlığın tutarlı ve erdemli yanlarını araştırdığı romanının başkişisi Tomas’la alışılmış, arkasında güçlü düşünce ve yaşam kurallarını taşıyan roman karakterlerini sorgular. Sovyetler’in Çekoslovakya’yı işgal günlerini de arka planda anlatır. Tıpkı kişiler gibi toplumsal önyargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve “varolmanın dayanılmaz hafifliği”ne mahkûmdur ne de olsa.

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Dvd de bu ay: Yapay oyun

II. Dünya Savaşı'nın en karanlık günlerinde, Almanların kullandığı Enigma şifreleme sistemini çözmek isteyen İngiliz hükümeti, matematikçi Alan Turing'den yardım ister. Turing ve kriptologlardan oluşan ekibi, daha fazla insan hayatını kaybetmeden Enigma şifresini çözmek için zamanla yarışmak zorundadırlar.
Sürükleyici gerilim filmi ENIGMA, savaşın gizli kahramanı Alan Turing'in inanması güç öyküsünü anlatırken, başrolde izlediğimiz Benedict Cumberbatch (Köstebek) ve ona eşlik eden Keira Knightley (Kefaret) güçlü performanslarıyla göz dolduruyorlar. Film, 18 dalda Oscar adaylığı getirmişti.

17 Temmuz 2015 Cuma

Magic Mike 2 vizyonda

Steven Soderberg in sıradışı komedisi ikinci bir filmle devam ediyor.Magic Mike XXL, Mike’ın striptiz işinden emekliye ayrılmasının ardından, üç yıl sonrasını anlatıyor. Ekip tekrar bir araya gelerek Myrtle Plajı’nda son bir performans sergilemek istemektedir.

14 Temmuz 2015 Salı

Okuldan haber odasına başlıyor

IPS İletişim Vakfı tarafından bu yıl ikincisi yapılacak olan Okuldan Haber Odasına (OHO) programı 13–17 Temmuz arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Santral İstanbul yerleşkesinde gerçekleştirilecek. Akademisyen ve gazetecilerin medya deneyimlerini aktaracağı programla gençlerin haberciliğe ilk adımı atması hedefleniyor. Programda "Yeni habercilik arayışları", "Gazeteciliğe başlangıç", "Habercinin özlük hakları ve sorumlulukları", "Haber etiği ve hak haberciliğinin gerekliliği", "Hak örgütleri ve medya", "Temel gazetecilik pratikleri ve haber yazımı" başlıklarıyla sunumlar ve atölye çalışmaları yer alıyor. Gençler ayrıca Sabah gazetesi, HaberTürk televizyonu ve Yön Radyo’yu; hak örgütlerinden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Umut Çocukları Derneği’ni ziyaret ederek haber ortamlarıyla, haber kaynaklarıyla tanışacak. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’taki 22 İletişim Fakültesi’nden 44 yeni mezunun başvurduğu programa 30 genç gazeteci adayı kabul edildi. IPS İletişim Vakfı, katılımcıların, İstanbul'a geliş ve gidiş yol masrafları ile bir hafta boyunca konaklama ve yemek giderlerini karşılıyor. Kimler var? Programda Doç. Dr. Sevda Alankuş, Prof. Dr. Özden Cankaya, Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, Yrd. Doç. Dr. Emel Baştürk Akça, Yrd. Doç. Dr. Gülseren Adaklı, Yrd. Doç. Dr. İncilay Cangöz , Yrd Doç. Dr. Nurdan Akıner, Öğr. Gör. Füsun Özbilgen, Öğr. Gör. Esra Ercan Bilgiç; gazeteciler Derya Sazak, İpek Çalışlar, Selen Tokcan, Ahmet Tulgar, Ayşenur Arslan, Tuğrul Eryılmaz, Murat Çelikkan; iletişim hukukçusu Fikret İlkiz ve insan hakları savunucusu Hüsnü Öndül yer alıyor.

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Çocuk edebiyatında dört as

Çocuk edebiyatını, edebiyat olarak nitelendirip ciddiye almamız zaman aldığı kadar, çocuk edebiyatı eleştirmeni olmak da zaman alacak gibi. Çocuk kitapları çocuksu bir dille mi, yoksa bilgilendirici metin niteliğinde mi tanıtılmalı, diye kafamı pek kurcalamışımdır. Çocuk edebiyatı eleştirmeni olmak, yetişkin edebiyatı eleştirmeni olmaya göre daha kolay aslında; çünkü çocuklara hitap eden edebi yapıtlarla ilgili ciddi ölçütler var. Bu ölçütler üzerinden de gerekli eleştiriler yapılabilir. Lakin kuru ayaz gibi olur. Şimdilik kendime orta yol buldum. Ne mi? Çocuk edebiyatının temel öğeleri olan karakterler, konu, ileti, dil, anlatım ve resimler* üzerinden ilerlemek. Leo Lionni’nin eserlerini incelerken karakterler diğer öğeleri unutturdu bana. Ve bu tanıtımda yoluma karakterler üzerinden ilerledim. Yetişkinler olarak okuduğumuz bazı kitapların bizi nasıl içine çektiğini ve kahramanla nasıl ruh ikizine dönüştüğümüzü hatırlayın. Çocuklar için de böyle ve hatta daha fazlası. Hayat deneyimine sahip yetişkinler, kitaplardaki karakterlerle özdeşim kurarken, çocuklar karakterlerle karakter sahibi olmayı öğreniyorlar. Ayrıca çocuk kitaplarındaki iyi geliştirilmiş karakterler, çocukların okuma kültürü edinmesinde önemli bir etken. Elif Dumanlı nın http://www.bianet.org/biamag/sanat/165953-cocuk-edebiyatinda-dort-as yazısından alınmıştır.

12 Temmuz 2015 Pazar

Rüya dağıtan çocuk raflarda

Acı bir olayla kesişen iki hayatın, apayrı dünyalara ait iki genç insanın umutsuz aşk hikâyesi… Christmas, İtalya’dan Amerika’ya göçtükten sonra fahişelik yaparak geçinen genç bir kadının gayrimeşru oğludur. Anne oğul, kendi ülkelerindeki toprak sahiplerinin zulmünden kaçtıktan sonra New York’ta çetelerin hüküm sürdüğü yoksul bir göçmen mahallesinde yaşam mücadelesi vermektedir. Ruth, şehirdeki zengin bir Yahudi ailenin kızıdır. Bir gün korkunç bir şekilde tecavüze uğramış ve ağır yaralanmış halde bulunur. Genç kızı bulup hayatını kurtaran ise Christmas’tan başkası değildir. Aralarındaki farklılıklar nedeniyle birlikte olmaları imkânsız görünse de Christmas, Ruth’a olan tutkusundan vazgeçmeyecektir. Her türlü tehlikeyi göze almaya hazırdır. Hayat şartları Ruth’u ondan kopardığında ise onu bulmak için elinden geleni yapacaktır. Acaba Christmas, bir yandan radyonun ve Broadway tiyatrosunun büyülü dünyasında şöhret olma hayalini kovalarken, diğer yandan hâlâ kalbinde taşıdığı Ruth’a kavuşabilecek midir? Peki Ruth, aldığı büyük yaralara rağmen hayata tutunup genç adamın aşkına karşılık verebilecek midir? Rüya Dağıtan Çocuk, şiddetin, acımasızlığın ve yoksulluğun içinde yeşeren umudun ve hayallerin öyküsü…

11 Temmuz 2015 Cumartesi

2 ayda 10 kilo verdiren diyet

Sabah: 1 bardak vişne suyu 1,5 dilim kepekli ekmek ve az yağlı eskişehir peyniri, 4 tane yeşil ekşi zeytin, 1 tane çeri domates. 3 bardak ılık su Öğlen: Bir el büyüklügünde sadece kırmızı et Bir tabağın içine domates, sogan. 2 bardak ılık su Akşam: Çok yağlı ve sulu olmayacak şekilde pişirilerek 1 tabak kuru fasulye yiyin. 2 dilim kepekli veya yulaf ekmek 2 tane ince sogan dogranarak ve içine limon suyu sıkılacak. Sonra kaşıklayacaksınız. Bunu ister yemekle beraber ister sade olarak yiyebilirsiniz. 7 bardak soguk veya ılık su içebilirsiniz.

10 Temmuz 2015 Cuma

Yüzündeki sır vizyonda

Alman sinemasının son dönemde adını duyurmuş yönetmenlerinden olan Christian Petzold’un yönettiği Yüzündeki Sır´ın başrollerinde Nina Hoss ile Ronald Zehrfeld’i yer almakta. II. Dünya Savaşı’nın sonrası toplama kampından yüzünde onu tanınmayacak hale getiren yaralarla kurtulan Nelly, bir dizi ameliyat geçirerek yeni bir yüze kavuşur. Bu süreçte ona yardım eden arkadaşı Lene’nin ısrarlarına rağmen yeni bir hayata başlamayı reddeder ve Berlin’de kalarak hakkında duyduklarına inanmak istemediği eşi Johnny’i aramaya karar verir. Karşılaştıklarında Johnny Nelly’yi tanımayacak ve ondan hayatını alt üst edecek bir istekte bulunacaktır.

9 Temmuz 2015 Perşembe

Çağımızın hastalığı depresyon

"Depresyonun karşıtı mutluluk değildir diyor" yazar Andrew Solomon, "O an elimden kayıp giden şey yaşama gücümdü." Supernatural in yıldızı Jared Padelecki nin depresyon tedavisi görmesi ve Amerikan Depresyon ve Bağımlılar Derneği için kampanya başlatmasıyla yeniden gündeme oturan depresyon hakkındaki kendi tecrübelerini aktarıyor yazar.

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Otizm hakkında bilmediklerimiz

<iframe src="https://embed-ssl.ted.com/talks/lang/tr/wendy_chung_autism_what_we_know_and_what_we_don_t_know_yet.html" width="640" height="360" frameborder="0" scrolling="no" webkitAllowFullScreen mozallowfullscreen allowFullScreen></iframe>

7 Temmuz 2015 Salı

Kas Hastalıkları Derneği nin tahliyesi şifaen durduruldu.

Eylem sürerken İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi (İBB ) CHP Grup Başkan Vekili Ertuğrul Gülseven İBB Başkanı Kadir Topbaş ile görüştüğünü belirterek tahliye işlemini durduklarını ifade etti.
bianet’e konuşan KASDER’den Gülizar Reisoğlu, dördüncü kez tahliye ile karşı karşıya kaldıkları için şifahen verilen bu söze güvenmediklerini belirterek güvence istediklerini belirtti.
“Karar bize sözlü olarak iletildi. Yakın zamanda belediyeyi ziyaret edeceğiz. Ne yapabileceğimizi konuşacağız. Büyükşehir Belediye Başkanı bizi muhatap alıp konuşmuyor. Tahliyenin durdurulması da siyasi bir manevra. Şifahen bize söyleniyor, ne kadar ciddiye almalıyız ki. Bu iş çocuk oyuncağına döndü. Dördüncü kez tahliye ile karşı karşıyayız. Altı ay sonra yeniden aynı şeyi yapacaklar. Biz burada kalmak için bir güvence istiyoruz.”

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Tahliyeye karşı

Türkiye Kas Hastalıkları Derneği üyeleri binalarından tahliye edilmek istenmelerine karşı yarın kendilerini dernek binasına zincirleyecek. Türkiye’nin 37 yıllık tek kas hastalıkları derneği olan Türkiye Kas Hastalıkları Derneği dördüncü kez tahliye edilmek isteniyor. Derneğin Yeşilköy’deki üç katlı binasının 575 metrekarelik arazisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait. Binayı 1990’de bir hayırsever inşa ettirdi. Dernek, belediyeye arazi kirası ödüyor. 2009’da İBB, derneği tahliye etmek istemiş ancak kamuoyu baskısı üzerine geri adım atmıştı. İBB başkanı Kadir Topbaş yaptığı açıklamada, “bir hasta derneğini sokağa terk edemeyiz” demişti. İBB ve dernek arasındaki hukuki süreç devam ediyor. Son olarak geçen hafta binaya yeniden tahliye kararı geldi. Yarın tahliye süresi doluyor.http://www.bianet.org/bianet/toplum/165838-kas-hastaliklari-dernegi-tahliyeye-karsi-direnecek

5 Temmuz 2015 Pazar

En güzel hediyem raflarda!

New York Times çok satanlar yazarı Julie Garwood okurlarını bir kez daha nefes kesen sürükleyici bir aşk hikâyesinin derinlerine çekiyor... Küçücük yaşında aileler arasındaki anlaşmayla evlendirilen Sara Winchester büyümüş ve muhteşem güzelliğe sahip genç bir kadın olmuştur; artık tek beklediği şey kocası St. James Markisi’nin günün birinde ortaya çıkarak en sonunda onun kalbini çalmasıdır. Bu masum genç kadın, evli olduğu kişinin meşhur korsan Pagan olduğundan da bihaberdir. Karşısına dikilen son derece kibirli genç adam, Sara’nın kalbini, bedenini ve ruhunu gerçekten en vahşi hazlarla besleyecek, ona aşkların en büyüğünü yaşatabilecek midir? Kadınlara kendini açmayı her zaman reddetmiş genç bir erkekle, yıllar boyu beklediği aşkına kavuşma hasretiyle yanan genç bir kadının yürekleri ısıtan hikâyesi.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Zayıflamayı hızlandıracak 5 besin

Kırmızı biber, içindeki Capsaicin isimli madde sayesinde kilo vermenize yardımcı olur. Aynı zamanda açlığı geciktirmedeki ve verilen kiloların geri alınmasını engelleyici etkileri bulunur.




Meyve suyu olarak greyfurt tercih ederseniz, tok tutucu ve yağ dengeleyici etkisinden faydalanabilirsiniz.




Yeşil Çay, metabolizmayı hızlandırıyor ve yağ yakıcı etkisi var.




Yeşil mercimek, lifli bir bitki olarak sindiriminizi kolaylaştırır. Şişkinliği önler.



Elma, içindeki ürsolik asit, zayıflamayı kolaylaştırır.




3 Temmuz 2015 Cuma

Entourage vizyonda

İzlenme rekorları kıran ödüllü dizi film olarak devam ediyor.Film, "Entourage” dizinin bıraktığı yerden devam ediyor. Hayallerinin kadınıyla evlenmek için Los Angeles’tan Paris’e uçmuş olan Vince şimdi balayındadır, Akdeniz’de dev bir yatta birkaç yüz bikinili kızla, müstakbel eski karısı olmadan turlamaktadır. Eric, Turtle ve Drama dostlarına bu zor zamanda destek olmak için (ve su gibi akan şampanya ve diğer mevcut günahlardan yararlanmak için) hemen yanına koşarlar.


30 Haziran 2015 Salı

Çocuksuz ve mutlu

İnsanlara çocuk sahibi olamadığımı söylüyorum, çünkü aksi takdirde sürekli Neden? Neden? Neden? diye soruyorlar. Oysa çocuk istemiyorum.” Cornelia, İsviçre Çocuk sahibi insanların olduğu bir ortamda, çocuk sahibi olmak istemediğinizi dile getirirseniz kaçınılmaz olarak herkes size kanaatlerini aktarmaya başlayacaktır. İnsanların tercihinizi duyduktan sonra yaygara yapmadan daha değişik, başka bir konuya geçmeleri nadiren gerçekleşir. Fikrinize karşı verilen tepkiler olumlu ve teşvik edici de olabilir ama çoğunlukla hasmane ve savunmacı bir tutumu takip eden bir sürü mütecaviz soruyla karşılaşırsınız. Bir taraf tamamen kendi iradesiyle çocuk sahibi olmamayı tercih ettiğini beyan etse de, çocuk sahibi olan tarafın olmayana acımasına da sık rastlanır. Bize acımanıza gerek yok! Çocuksuz çiftlerin, çocuk sahiplerini sorguya çekmek gibi bir huyları yoktur – insanların çocuk yapması bizim için mesele değildir. İnsanın hayatta ne gibi bir amaç edindiği mesele edilmemelidir – bu amaç çocuk yapmak da olabilir, origami de. Ama toplumsal norma uyum gösterenler, farklı olanları çıkıntı gibi tanımlamaya teşebbüs ettiğinde gerilim kaçınılmaz hâle gelir. 1960’larda Feminine Mystique kitabını yazan Betty Friedan, doğurganlığından ayrı ele alınan kadının üreme yetisinin değil bizzat kendisinin kabul edilmek zorunda kalındığını söyler. Zaman zaman çocuksuz ve halinden memnun kadınlara yöneltilen öfkenin nedeninin de bu olduğunu düşünür. Önyargılı insanlarla uğraşmak, çocuksuz olmanın az sayıdaki dezavantajından biridir. Bu kitaba katkıda bulunan çok sayıda insan, hayatlarından böylesine açık sözlülükle söz etmenin yankılarından endişe ettikleri için kimliklerinin açıklanmasını istemedi. Adımın veya çalıştığım yerin belirtilmesi riskinin alamam. Bazı insanların yaşam tarzımız karşısında kendilerini tehdit altında hissettiklerine ve düşmanca tavırlar sergileyebildiklerine daha önce bizzat tanık oldum. O, 42, İngiltere Çoğu insan her şeyin ya siyah ya beyaz olmasını tercih eder – ya yana döne çocuk istiyorsundur ya da bu fikre hararetle karşısındır- ama gerçek hayatlar genelde beyazın tonlarıyla çok sıcak tonlardaki renklerin bir karışımından ibarettir. Çocuksuz çiftler zamanlarını karanlık odalarda oturup oyuncak bebeklere iğne saplayarak veya Chitty Chitty Bang Bang’deki çocuk avcısı gibi sokakları arşınlayarak geçirmiyor. Bir kısmı çocuk sahibi olmak istemediklerinin hep farkında olmuştur, diğerleri ise bu karara varmadan önce iki seçeneği de değerlendirmiştir. Benim kendi benzetmem şöyle: Çikolatalı pastayı böreğe tercih ettim. Börekten hoşlanmıyor değilim ama çikolatalı pastayı daha çok seviyorum.

29 Haziran 2015 Pazartesi

Online arkadaşlık yeterince zor. Bir de engelli olarak deneyin.

Yaklaşık 4 yıl yalnız yaşadıktan sonra, bir ilişkim olmasını istediğimi fark ettim. Aşkın beni bulmasını beklemek yerine, ki bu birçok insanın genel kanısı, bugünlerde çok popüler olan bir şeyi denemek istedim: Online randevu. Birçok site arasından Match.com u seçtim. Uygun profillere bakarken nihayet merakımı cezbeden birini buldum. Kendimi tanıtan bir mesaj gönderdim ve daha iyi tanımak istediğimi belirttim. Sizinle romantik olarak ilgilenen birinden cevap almak güçlü ve pozitif bir duygu. Özellikle, birçoğumuz, özellikle biz erkekler, birine çıkma teklif ederken kendimizi müşkül durumlara düşürmeye aşinayızdır. Her ilişkinin karmaşık olabileceğini düşünebilirsiniz, ancak biz engelliler için bu çok daha zor. Ben Dipraksi hastasıyım. Bütün vücudu etkileyen Disleksi ye benzer bir çeşit Otizm spektrum bozukluğu. Bu,ben saklamayı seçersem fotoğraflarımdan yada profilimden anlaşılabilecek bir şey değil. Nihayet hoşlandığım biriyle karşılaştığımda hastalığımı açıklayıp açıklamama konusunda şüpheye düştüm. Beni olduğum gibi kabul etmelerini istedim. Ancak, öğrenince beni görmezden gelmelerinden korktum. Sonuçta, bu hanıma engelimi ve engelli topululuğundaki çalışmalarım hakkındaki gerçeği açıkladım. Mesajlar bir anda kesildi. Bir ilişki kurmak herkes için zordur. Ancak, engelli insanlar için bu yaptıkları en zor şey. Birçok online arkadaşlık sitesi kullanıcılarına engelli olup olmadıklarını sormuyor bile. Potansiyel partnerlerle buluşna nı geldiğinde, eğer engellilik durumu sohbet içinde hiç gündeme gelmediyse sürpriz olabiliyor. Birçok engelli birey için engelleri hakkında konuşmak çok utanç verici. Bu nedenle sitelerin onlara bunu açıklama şansı vermesi yada diğer kişilere engelli biriyle görüşmek isteyip istemediklerini sorması önemli. Açıkçası ben, bu durumu başta açıklamanın daha ileri safhalarda açıklamaktan iyi olduğunu bizzat tecrübe ettim. UK Engelliler Buluşuyor gibi bazı siteler, engelli bireylere diğer insanlarla kendileri olarak tanışma fırsatı veriyor. Fakat bu tür siteler de, engelli fetişi olan bazı engelli olmayan şahıslarca kötüye kullanılabiliyor. Bu tür siteleri orijinal kullanıcılar için güvenli hale getirmek ve bu arada da engelli olmayan kullanıcılara da açık tutmak oldukça zor. Bana gelince, ben özgürleştirici ve güven verici bir ilişki arıyorum. Ancak mevcut sitelerdeki seçenekler bana kendimi açığa çıkmış, kısıtlanmış ve savunmasız hissettirdi. Bu siteler benim ilgili ve kendine güvenen bir imaj çizmemi engelliyor ve kullanımı kısıtlıyorlar. Amerikalıların yüzde 20 lik engelli nüfusu için bu tür siteler dışlayıcı ve modası geçmiş bir teknoloji sunuyor. Engeliniz sizin kişiliğinizin bir parçası değildir. Gerçekte ırk yada cinsellik gibi kişiliğinizi geliştiren içeriğin bir parçasıdır. Genellikle, engelli bireyler stereo tipik olarak betimlenir. Hepimiz aynıymışız gibi. Bu durum engelli bireyin eğitim sisteminde karşılaştığı deneyimi birebir kopyalar. Öreğin okullarda dnelli çocuklar sadece kendileri gibi engelli bireylerle bir araya getirilir. Bu yöntem, okul için pratik olabilir ancak, engelli çocuklar için kısıtlayıcıdır ve yardımcı olmaktan uzaktır. Aynı zamanda da, engelli insanları hedef alan genelleştirilmiş bir korkuyu da teşvik ediyor. Bu reddedilmeden sonra profilimi engelimi de kapsayan şekilde değiştirdim. Hala daha önce olduğu kadar çok göz kırpma ve beğeni alıyorum, fakat, insanların engelime rağmen benimle igilendiğini bilerek güvende hissediyorum. Aslında, bunu diğer herkese tavsiye ederim. Engelimi açıklamak korktuğum gibi seçeneklerimi kısıtlamadı. İnsanların ilişkiler söz konusu olduğunda verdikleri en yaygın tavsiye, kendiniz olmaktır. Bunu engelli bireyler de istiyor, ancak online randevunun doğası ilk izlenimi çok önemli kılıyor. Ve bazı insanlar, engelli bireylere şans vermek istemiyor. Online arkadaşlık sitelerinde yapılacak bazı küçük değişiklikler, insanların benim gibi kişileri tanımak isteyip istemediklerini daha net ifade etmelerini sağlayabilir. Bu da engelli bireyin karşısındaki insanın kendisini yalnızca engelli oluşuyla değerlendirmeyeceğinin güvenini duyarak rahatlamasını sağlayacaktır. Timothy Sykes in 18 Ocak 2014 de Guardian da yayınlanan yazısından Türkçeye çevrilmiştir.

28 Haziran 2015 Pazar

Beyaz zambaklar ülkesinde

Yazar Grigory Petrov'un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan eser,1800'lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır. Kitap,ilk defa 1923'te Saraybosna'da basılmış, kısa sürede birçok dile çevrilmiş;özellikle Yugoslavya Krallığı’nda, Bulgaristan’da ve Türkiye’de yazarın en çok beğenilen eseri olmuştur.

27 Haziran 2015 Cumartesi

Yağlardan kurtulmak çok kolay

1.gün Kahvaltı-2 grisini, az keçi peyniri, şekersiz çay Öğle-haşlanmış balık, roka salatası Akşam-haşlanmış kabak, yoğurt 2.gün Kahvaltı-1 dilim kepek ekmeği, beyaz peynir, yarım greyfurt Öğle- haşlama tavuk, domates salatası Akşam- ıspanak haşlama, kuru cacık gün kahvaltı- 1 dilim çavdar ekmeği, domates, 2 yeşil zeytin öğle-ızgara et, mercimek salatası akşam- haşlama brokoli, yulaflı yağsız yoğurt 4.gün Kahvaltı- 1 dilim buğday ekmeği, haşlanmış yumurta, salatalık Öğle- ızgara 4 köfte, roka salatası Akşam- haşlama yeşil fasulye, kısır 5.gün Kahvaltı- 2 tuzsuz kraker, az keçi peyniri, 3 siyah zeytin Öğle-ızgara balık, yeşil salata Akşam-haşlanmış lahana, sarımsaklı yoğurt 6.gün Kahvaltı- 5grisini, lor peyniri, salatalık ve domates Öğle- ızgara az et, domates salatası Akşam- börülce salatası, 1 elma 7.gün Kahvaltı- neskafe, bir ince dilim kaşar, yağsız omlet Öğle-ton balığı, kıvırcık salata Akşam-ıspanak bol yoğurtlu

26 Haziran 2015 Cuma

Escobar kayıp cennet vizyonda

Pablo Escobar’ın sırlarla dolu, parıltılı zirve yıllarında geçen filmde Nick (Josh Hutcherson), sörf yapmak için gittiği Kolombiya’da rüyalarının kadını Maria’yla tanışır. Pablo Escobar (Benicio Del Toro), Maria’nın amcasıdır. Nick zamanla bu devasa ailenin bir parçası olmaya başlar. İlk bakışta her şey yolunda gözükse de, Nick kız arkadaşıyla geçirdiği her gün işin bilinmeyen yönleri olduğunu fark eder ve istemeden kendini dünyanın en büyük uyuşturucu mafyasının içinde bulur.

24 Haziran 2015 Çarşamba

Büyük mavinin gizemleri

Deniz biyoloğu Tierney Thys, bizleri büyük denizanasıyla yüzmeye davet ediyor.

23 Haziran 2015 Salı

Otizmli gence komando olmak ister misin sorusu

Engelli bireylerin hastanelerden aldıkları engelli raporlarına rağmen askerlik yapamayacaklarını ispatlamak zorunda kalmaları birçok mağduriyet yaşanmasına neden oluyor. Bu durumun son örneklerinden biri de ismini vermek istemeyen 20 yaşındaki otizmli bir bireye ait. Yüzde 80 zihinsel engelli raporu olan, mahkemece ailesinin vesayeti altındaki genç şimdi de askeriyeden engel raporu almak zorunda. Üçüncü kez rapor almak zorunda bianet’e konuşan otizmli bireyin annesi yaşadıkları süreci şöyle anlattı: “Bir otele gitmiştik. GBT’de asker kaçacağı olarak göründüğü için sabaha karşı iki polis geldi. Oğlumla görüşmek istediler. Eşim, engelli raporunu ayrıca vesayet için açtığımız davada adli tıpın verdiği raporu göstermesine rağmen ‘illa göreceğiz’ diye tutturdular. Çocuk korktu tabii, babasına sarıldı. Prosedürü bilmiyoruz. Elinizde ne raporu olursa olsun askerlik çağına geldiğinde mutlaka askerlik şubeye gidip yeniden heyet raporu almak gerekiyormuş. Askeriye ya sahte raporsa diyor "Askerlik şubesine gittik. Oğlum otizmli olduğundan dolayı hiç konuşamıyor. Oradaki memur ‘Komando olmak ister misiniz’ diye soruyor. Benim de sinirlerim boşandı. İronik şekilde ‘evet en büyük hayali komando olmak’ dedim. Bunu espiri sanıp güldüler. Biz otizmli anneleri bu süreçlere çok alışık olduğumuz için artık kızmıyoruz bile. "GATA’da rapor alma sürecimiz başladı. Askeriye diyor ki ‘Mağduriyetinizi anlıyoruz. Ancak sürekli sahte rapor alımları oluyor. Bunun önüne geçmek için kendimiz rapor vermek zorundayız’. Sonuçta oğluma yeniden zeka testi yapıldı, aile görüşmesi yapıldı. Uzun kuyruklarda beklendi. Oğlum çok korktu. Duygusal olarak çok yıpratıcı bir süreçti. GATA koridorunu görmeliydiniz, bir sürü öfke nöbeti geçiren engelli vardı. İnsanlık dışı bir durum bu. Sistemde çok ciddi bir sorun var. Biz üçüncü kez oğlumuzun engelli olduğunu ispatlamaya çalışıyoruz. Bunun çözülmesi gerekiyor.” Epilepsi hastasının nöbet geçirmesi bekleniyor Engelsiz Hayat Dayanışma Derneği Başkanı Adem Kuyumcu, askeriyenin devletin verdiği raporlara güvenmemesinin eziyetini engellilerin ve ailelerinin çektiğine dikkat çekerek sadece otizmlilerin değil, diğer engelli gruplarının da askere gidemez raporu almak için ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çekiyor. “Ağabeyim epilepsi hastasıydı. Askerlik çağı gelince askeriye raporlarını göstermemize rağmen ‘biz nöbet geçirdiğini görmeden inanmayız’ dediler. Bir ay Kasımpaşa Hastanesi’nde kaldı, epilepsi ilaçlarını kesip nöbet geçirip geçirmediğini kontrol ettiler. Dört kez çok ağır nöbet geçirince ikna oldular. Bu çok yıpratıcı bir süreç. Üç bakanlık çözüm bulmalı "Askeriye bir yandan engellileri mutlu etmek için onları bir günlük sembolik asker yapıyor. Öte yandan ise engelli olduklarını ispatlamaları için eziyetli bir sürece sokuyor. Engelli raporunu Sağlık Bakanlığı veriyor, engelli verileri Aile Bakanlığı'nda tutuluyor, askere Milli Savunma Bakanlığı çağırıyor. Devlet kendi kurumlarının verdiği rapora güvenmek zorunda. Üç bakanlık ortaklığında bu soruna acil çözüm bulunmalı."http://bianet.org/bianet/toplum/165648-otizmli-gence-komando-olmak-ister-misin-sorusu

22 Haziran 2015 Pazartesi

Bakir Dev

Karşı cins sana çay içelim dediyse bunun tek bir anlamı vardır... Ve bu anlam uluslararası bir standarttır..." Bu cümle Bakir Dev'in 40 yaşına gelmiş, sevmemiş, sevmediği için de sevilmemiş, dokunulmamış, bir kadına elini el etmemiş, duygusal açıdan büyümemiş ama fiziksel olarak büyümüş Fusi’ye söylenilmiş sözdür. Söz Fusi’ye söylense de o an sadece bilmek zorunda olanların bilmesi gereken olmaktan çıkmış, yaşayan kadın ve erkekler tarafından söylene söylene anlamı uluslararası standart hale gelmiş bütün zamanlar için. İstanbul Film Festivali'nden gösterilen İzlandalı yönetmen Dagur Kári'nin Bakir Dev’inde 40 yaşına gelmiş Fusi’nin hikayesi anlatılır. Kári'nin Fusi’si, bir uçak şirketinin yük boşaltma işinde çalışan, annesiyle yaşayan, yalnızlar yalnızı, “bakir”, sevgisiz kocaman bir insandır. Onun Fusi’si bir ve birçok eksikliği de taşır o koca gövdesinde. Nasıl ki “karşı cins sana bir çay içelim dediyse ve bunun tek bir anlamı varsa” sözü uluslararası hale getirilmişse, 40 yaşına gelip de hala “bakir” kalma yani “milli” olamama hali de bir o kadar uluslararası hale getirilmiş. Çünkü erkeklerin dünyasında, erkeklik mertebesine yükselmenin yoludur bedenleri “işgal” etmek, yani “milli” olmak! Onun için 40 yaşına gelmiş "milli" olamamış Fusi, işyerindeki erkeklerce alay edilir, aşağılanır ve hor görülür. Bedenleri “işgal” edip “milli” olamayan Fusi de, İkinci Dünya Savaşı’nda tasviri yapılmış bir cephenin “erkek” oyuncak askerleri olarak kendi “zaferi”ni arar savaş meydanlarında. Çocukluğuna hapsolmuş yetişkin bir insan gibidir onun halleri. Yeni taşınan komşularının küçük kızıyla oyunlar oynayan bir çocuktur Fusi, ama aynı zamanda her akşam dinlediği radyoda kendisine şarkı armağan eden yetişkin biridir de. Ta ki, doğum günü armağanı olarak gittiği bir dans eğitiminde tanıştığı Sjöf'nin ona gel çay içelim demesine kadar. Kadının, çocukluğuna hapsolmuş Fusi’nin kocaman hayatına girmesiyle Fusi, bildik bilmelerini değiştirmeye başlar. Hayatına anlam katmanın mücadelesini vermeye başlar Fusi... Kadına yaklaşmak için 40 yaşına taşıdığı alışkanlıklarını/ezberlerini/bilmelerini değiştirmeye çalışır. Ancak Fusi'nin film boyunca kadın için yaptıkları sevgi mi, cinsellik mi? Ya da başka bir şey mi? Hatırlamaya çalışalım Krzysztof Kieslowski’nin Dekalog serisinin altıncı bölümlerinden biri de olan “Aşk Üzerine Kısa Bir Filmi”ni. Kieslowski’nin filminde filmin oyuncularından Tomek 19 yaşında, Magda ise 40’lı yaşlarındaydı. Magda'ya aşık olan 19 yaşındaki Tomek, hiçbir kadınla hem cinsel anlamda hem de duygusal anlamda birlikte olmamış biriyken, 40’lı yaşlarında olan Magda ise cinselliği alabildiğine yaşayan ama hayatına giren erkeklerin ona sadece cinsel açıdan yaklaşmasından dolayı sevgi duygusundan yoksun bir kadındı. Slavoj Zizek'e göre takıntılı bir sevme hali içinde olan Tomek, karşı binada oturan Magda’nın evini gözler teleskopuyla. Bu gözleme/dikizleme/izleme anlarında Magda’nın erkeklerle olan sevişmelerinden bütün hallerine kadar her şeyini görür ve bu görme halleri acı verir ona. Film ilerledikçe Tomek, kendisini Magda'ya hissettirir, görünür kılar, ancak Magda'nın gözünde o bir çocuk ve o da diğer erkekler gibi kendisine cinsellikle yaklaşmaktadır. Tomek'e "Ne istiyorsun, sevişmek mi" diye sorduğunda , "sevgi" diye yanıt aldığında bunu takıntılı bir sevme hali olarak görür, güler ve inanmaz... Ta ki Magda’nın "Bir kadın, bir adamı arzulayınca içi ıpıslak olur" sözünden sonra Tomek'in bileklerini kesip bir daha görünmemesi ve sonrasında Magda’nın onu sevgi ile aramasına kadar. Kieslovski'nin bize film boyunca sorduğu; aşk için cinsellik mi, cinsellik için aşk mı? Peki, 40 yaşına gelmiş her şeye benzer tepkiler veren, hayatını sorgulamayan ya da sorgulamak istemeyen Fusi’nin aradığı ne? O ana kadar hayatına giren annesi ve komşularının küçük kızından başka karşı bir cinsten bir arkadaşı olmayan Fusi'nin hayatına giren Sjöf'te aradığı ne? Çocukluğuna hapsettiği hayatını özgürleştirmek mi, cinselliği yaşayarak “bakir” olamama halini aşıp diğer erkekler gibi “milli” olma mertebesine ulaşmak mı, yoksa bir kadının ona onun da kadına olan sevgisi mi? Kenan Tekeş in 11 nisan 2015 de bianet de yayınlanan yazısından alınmıştır.

21 Haziran 2015 Pazar

Yüzyılın en iyi 10 kitabı listesinden:Leke

Şöminenin karşısına geçip arkadaşlarıma kendimden ve işlerimden uzun uzun bahsetmek alışkanlığım hiç olmadı. Ancak okuyucu­ya seslenirken ömrümde iki defa kendimden söz açmak arzusuna karşı koyamadım. İlk kez üç dört sene önce okuyucuya Old Malse'de geçen dingin hayatımın öyküsünü anlatma cesaretini gösterdim. Ve şimdi hiç de hak etmememe rağmen birkaç okuyucu bulmanın kıvancının cüretiyle yine okuyucunun yakasına yapışıyorum ve ömrümüm Gümrük Dairesinde geçen üç senesini anlatmak istiyorum. Çok bilinen, “P.P., Clerk of this Parish” örneği tıpatıp tekrar edilmiştir. Bu eser, 1723'de Gibert Burne tarafından kaleme alınan “History of His own Times” adlı can sıkan yapıtla dalga geçmek için Alexandre Pope ile Yonathan Swift tarafın­dan yazılmıştı.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Ramazan diyeti ile kilo verin

İlk hafta: İstediğiniz kadar etli veya etsiz bir sebze yemeği, yanına ise 1 kase light yoğurt İkinci hafta: 2 gün süresince çok az yağ ile pişirilmiş bir sebze yemeği ve yanına 1 kase light yoğurt Haftanın 3 gününde 100 gr olmak kaydıyla herhangi bir ızgara et çeşidi tüketilebilir. Bir sonraki günde tek yumurta ile pişirilmiş menemen ya da ıspanaklı yumurta, yanına ise 1 kase light yoğurt İkinci haftanın en son gününde ise mercimek, kuru fasulye gibi baklagillerden bir tabak ve yanına yarım kase light yoğurt. 3 ve 4. Haftalarda ilk iki haftayı tekrar edin.

19 Haziran 2015 Cuma

Kabile vizyonda

Bu filmde işaret dili konuşuluyor. Altyazı yok, seslendirme yok! Zaten aşk ve nefreti anlamak için sese ihtiyacımız yok. Seyirciyi iki saatliğine bambaşka bir dünyaya sokan film Ukrayna’da sağır ve dilsiz okulunda yatılı okuyan bir gencin başına gelenleri anlatıyor.

18 Haziran 2015 Perşembe

Sayın rektörüm

Boston Eşcinsel Erkek Korosu’nun İstanbul konserine tepki gösteren Medeniyet Üniversitesi rektörü M. İhsan Karaman’a Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği Kurulu’ndan cevap geldi. ABD’nin önde gelen eşcinsel korolarından Boston Eşcinsel Erkek Korosu’nun 13. LGBTİ Onur Yürüyüşü’nden bir gün önce, 27 Haziran’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde konser verecekti. Ancak Vahdet gazetesinin “Sapıklık Kol Geziyor” başlıklı haberiyle koroyu, Zorlu Holding’i ve Kaos GL Derneği’ni hedef gösteren haberi ve Zorlu Holding’e yönelik boykot çağrısı üzerine bilet satışları durdurulmuştu. Konserin iptalinin ardından Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ Çalışmaları Kulübü’nün çabalarıyla, konserin 27 Haziran’da Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te gerçekleşeceği duyuruldu. "Özgür üniversitede özgür konser!" Bunun üzerine Medeniyet Üniversitesi rektörü Karaman, Twitter’dan “@boun_otk nin (Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği Kurulu) binlerce takipçisinin, eşcinselliği meşru ve sevimli gösterme oyunlarına tepkisini bekliyoruz! Boğaziçi'nde gay konserine HAYIR!” yazdı. Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği Kurulu ise bu mesajı “Sayin Rektörüm ne olacak ayol! Özgür üniversitede özgür konser! @mikaraman” diyerek cevapladı. Eşcinsel korosundan halk konseri Boston Eşcinsel Erkek Korosu’nun İstanbul konseri, 27 Haziran Cumartesi günü saat 18.30’da herkesin katılımına açık ve ücretsiz olarak yapılacak. 1,500 kişilik oturma alanının oluşturulacağı konserde yer bulamayanlar için bir ses sistemi kurulacak.

16 Haziran 2015 Salı

Engelsiz eğitim yolda!

Turkcell Engelsiz Eğitim Programı kapsamında, 40 ilde bulunan 80 okulda özel eğitim ihtiyacı olan engelli bireylerin toplumsal yaşama katılmalarını sağlamak amacıyla, istihdama yönelik bilgi, beceri ve tutum kazanmalarını sağlayacak düzeyde meslek atölyeleri oluşturulacak ve teknoloji sınıflarının donatımı sağlanacak. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı proje kapsamındaki engelli okullarında ise meslek atölyeleri ve teknoloji sınıfları kurulması planlanıyor. 45 Özel Eğitim Merkezi'nde kurulacak meslek atölyelerinde engelli öğrenciler okul sonrası iş hayatına hazırlanacak. Turkcell'in desteğiyle konaklama ve seyahat hizmetleri, yiyecek ve içecek hizmetleri, el sanatları ve benzeri alanlarda belirlenecek atölyeler mevcut okullarda kurulacak ya da yenilenecek. Oluşturulan imkânlardan 6 bine yakın öğrenci yararlanacak.

15 Haziran 2015 Pazartesi

Polonya dan sevgilerle

Rusya'nın Ukrayna'yı işgal edişinden itibaren Polonya'da uyanan geçmişin hayaletleri ülkeyi benzer bir müdahalenin tedirginliği içine sürüklüyor. Polonya'ya yönelik olarak günden güne artan Ukraynalılar'ın göçü bir yana, Avrupa Birliği'nin artık ne yapacağını bilemediği mültecileri üye ülkelere belirli yüzdelerle yerleştirme projesi burada dehşetle karşılandı. Ülkedeki etnik dağılımın kesinlikle çeşitlilik barındırmaması yabancılara yönelik reddin başlıca mazereti gibi görünüyor. Oysa 55. Krakow Film Festivali fragmanında bile çok kültürlü ve çok dilli olmanın zenginliğini ortaya koyuyordu: Etkinliğe çeşitli ülkelerden katılan yapımların adları tanıtım filminde kendi alfabeleriyle arzıendam etti.http://www.bianet.org/biamag/sanat/165323-polonya-dan-sevgilerle

14 Haziran 2015 Pazar

Büyüklere boyama kitabı

Bu gizemli kitabın kapağını araladığınızda kendinizi bin bir şeklin ve ahenkli kıvrımın ortasında bulacaksınız. Hem çocuklar hem dekalemin esrarına kapılmış yetişkinler bu kitabın her sayfasında tabiattan esinlenerek hazırlanmış çizim maceraları, gizlenmiş vebulunmayı bekleyen ilginç canlılar, hayatın bin bir rengini kullanabilecekleri tuvallerle karşılaşacak. Her biri elle hazırlanmış enfesçizimler, hayal gücünüzle tamamlanmayı bekleyen boş alanlar ve keyfinizce renklendirebileceğiniz resimler sizi bekliyor.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Dvd de bu ay : Dune

Frank Herbert'in ünlü bilimkurgu klasiği romanından David Lynch tarafından uyarlanan film, çöl gezegeni Dune'u kontrolu altına almak isteyen 3 ırkın savaşını ve gezegen halkının beklediği Mesih'in gelişini anlatıyor. İnsanoğlunun hayal gücünün büyük başarıları arasındadır. Dune gezegeni tehdit, görkem ve hilenin dünyasıdır... Zamanda seyahat edin ve bu destan bilim kurgu macerası ile hayal gücünüzün ötesine geçin.

12 Haziran 2015 Cuma

Jurassic Park vizyonda

Jurassic Park´ta yaşanan dehşet verici olaylardan tam 22 sene sonra, büyük uğraşlar sonucu park Isla Nublar tarafından tekrar kontrol altına alınmış ve hizmete sokulmuştur. Yeni gelecek ziyaretçiler için kapılarını tekrar açan mekan, hem ziyaretçiler hem de çalışanlar açısından oldukça heyecanlı ve beklentilerle dolu büyük bir olaya dönüşmüştür. Ancak tüm çabalara rağmen gözden kaçan bir durum, tüm bu heyecanı birkez daha saf bir dehşete ve çılgınlığa dönüştürmek üzeredir.

10 Haziran 2015 Çarşamba

Terlik fare

Aydın'daki TÜBİTAK Bilim Fuarı'nda öğrencilerin, bedensel engellilerin bilgisayar ve akıllı telefon kullanabilmesi amacıyla hazırladığı ''terlik mouse'' ilgi gördü. Bilim insanları yetişmesi amacıyla illerde düzenlenen TÜBİTAK Bilim Fuarı, Aydın'da 20 ortaokul ve 24 liseden projelerle Mimar Sinan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde açıldı. Fuarda, 10. sınıf öğrencileri Abdulkadir Aşkın ile Daimi Şık'ın, öğretmenlerinin gözetiminde, bedensel engellilerin bilgisayar ve akıllı telefon kullanabilmesi için hazırladığı ''terlik mouse'' ilgi çekti. Proje hakkında bilgi veren öğretmen Ergin Çelebi, terliğe monte edilen ''kumanda faresi''nin, el ve kollarını kullanamayan engelliler için büyük rahatlık sağlayacağını ifade etti. Çelebi, ''Çok basit ama çok kullanışlı. Engelliler, ayaklarıyla terliklerini hareket ettirdiğinde, kumanda faresi hareket etmiş oluyor. Kumanda faresinin sol tuşu sol terlikte, sağ tuşu ise sağ terlikte yer alıyor. Ayak parmaklarıyla sağ ve sol tıklamaları gerçekleştirebiliyorlar'' diye konuştu.

9 Haziran 2015 Salı

Engelliye seçim zulmü!

Fiziksel engelliler her seçimde olduğu gibi bu yıl da oy kullanırken rampası, asansörü olmayan okullarda elde taşınmak zorunda kaldılar. Seçimlerde fiziksel engelliler belirttikleri takdirde okulların giriş katında oy kullanabiliyordu. Ancak tüm engelliler bu uygulamadan haberdar edilmedi. Yani bir bölümü asansörü olmayan okullarda üst katlara taşındı. Bunun yanında okulların giriş katında oy kullanacaklar için de durum değişmedi. Çünkü okulun girişinde de rampa yoktu. Yine elde taşınmak zorunda bırakıldılar.http://www.bianet.org/bianet/toplum/165152-engelliler-yine-tasindi

8 Haziran 2015 Pazartesi

Wacken ve diğer metalciler

Polonezköy tereyağının ta başından beri adı geçen köyle hiç alakası olduğunu sanmıyorum ama Krakov'un en popüler berber dükkanını sorarsanız cevabım kesinlikle Buttercut (Tereyağkesim)!
Fakat, ambleminden de anlaşılabileceği gibi, tereyağından mamül kurukafayı yaran bir ustura kadar iddialı müessesenin ekibinden esprili olmaya çalıştığı kadar profesyonelce davranmasını da beklerdim.
Polonya'nın köklü mimari dokusunu muhafaza edebilmiş yerleşim merkezlerinden Krakov'un Yahudi mahallesi Kazimierz, Nazi döneminde sekteye uğramış olsa da günümüzde turistik bir çekim merkezi, Buttercut'ın kafadarları da kendilerine orayı yakıştırmış.
Sakal, dövme ve kas üçlüsünün saltanatını sürdüğü günümüzde mevzubahis dükkan, kalabalık ekibi sayesinde bir fabrika ritminde işlerken randevunuz olmadığı takdirde saatlerce beklemeniz gerekebiliyor.
Heavy metal müziğin yüksekçe volümde çalındığı mekanda özellikle saç kurutuculardan birkaç tanesi aynı anda çalıştığında tahammül sınırlarım zorlanıyor, fakat başka çarem olmadığını düşündüğüm için beklemekte direniyorum.
Krakov'da geçirdiğim süre zarfında hayalimdeki geleneksel berberlerden herhangi birine rastlamamış olduğum gibi kadın ve erkeklere aynı anda seslenen ve çoğunlukla kadınların işlettiği fiyakalı kuaförler sadece traş makinesiyle hizmet verdiklerini belirtmişlerdi. Oysa traşımın uzun süre etkisini sürdürebilmesi ve genellikle pahalı olan işlemin tekrar edilmemesi için ustura ile yapılması şarttı.

7 Haziran 2015 Pazar

Paralama defteri

Dünya listelerinde çoksatanlar arasında yerini alan, can sıkıntısına birebir Paralama Defteri, Türk yaratıcılarla buluşuyor! Paralama Defteri, “tahrip edici” ve “huzur bozucu” talimatlatlarla en iyi hatalarınızı ve pislik yaratma yeteneğinizi hunharca gözler önüne sermenizi sağlayacak bir resimli kitap. Keri Smith’in yaratıcı ve muzip illüstrasyonları defter sahiplerini, yaratmak için cesurca yıkmaya yönlendiriyor. Yaratım sürecini gerçek anlamda tecrübe etmek için sayfaları delmek, fotoğraflar eklemek, o fotoğrafları çirkinleştirmek, sabah kahvesiyle resim yapmak, vahşice karalamak, günlüğü sürüklemek ve daha niceleri bu defterde serbest! Smith’in kendine has duyarlılığı sayesinde yepyeni bir yaratıcılık tarzıyla tanışacak ve bomboş, beyaz sayfaların neden olduğu korkudan sıyrılmak için değişik yöntemler keşfederek kendinizi bu sanatsal sürece kaptıracaksınız… Keri Smith, Kanadalı bir kavramsal sanatçı ve aralarında Paralama Defteri, Bu Bir Kitap Değil ve Bırak Dağınık Kalsın’ın bulunduğu çoksatan kitaplar ile dijital uygulamaların yazarıdır. Dünyanın birçok yerindeki okullarda, geleneksel olmayan öğrenme metotlarından biri olarak müfredatlarda kullanılan “yaparak öğrenme” yaklaşımını benimseyen Keri, Umberto Eco’nun “açık yapıt” diye tanımladığı, okuyucu/kullanıcı/izleyici tarafından tamamlanan işlere odaklanmaktadır. Keri’in Pocket Scavanger uygulaması, 2014 Dijital Kitap Ödülleri’nde En İyi Edebiyat Dışı Uygulama ödülünü kazanmıştır.

6 Haziran 2015 Cumartesi

Greyfurt diyeti ile ayda 10kg verin

Sabah: 2 adet yumurtayla birlikte 2 ince dilim pastırma yenilmesi, sade kahve tüketimine eşlik edecek olan yarım greyfurt ya da greyfurt suyu (250 ml) içilmesi gerekmektedir. Öğle: Çoban salatasıyla sınırsız et tercihi yenilmektedir. İçecek olarak greyfurt suyu (250ml) eklenmesi uygun olacaktır. Akşam: Kırmızı lâhanayla kereviz, pancar gibi seçeneklerden yararlanılarak nişastasız yeşil yapraklardan oluşan sebzeli bir yemek tercihiyle sınırsız et ya da balıketi değerlendirilebilmektedir. Yemeğin yanına gene yarım greyfurt tüketimi ya da greyfurt suyunun (250ml) menüye eklenmesi gerekmektedir. Gece: Süt içimi önerilerek (250 ml) yağsız olması gerekmektedir. Greyfurt diyeti uygulanılırken salatalarda yağ tercih edilebildiği gibi yiyeceklerin yağsız pişirilerek yenilmesi tavsiye edilmektedir. Greyfurt diyeti uygulamasında vurgulanılan bir başka detay ise greyfurt suyuna herhangi bir şeker katkısının kullanılmaması gerektiğidir. Şeker kullanımı kesinlikle yasak olarak belirtilmiştir. Greyfurt diyeti haricindeki tüm diyet listeleri için diyet listesi kategorimizi buradan inceleyebilirsiniz. Düşük karbonhidrat ve orta derecede protein alımıyla Greyfurt diyeti günlük alınması gereken kalori miktarını 800-1000 olarak belirleyip protein alımı mantığıyla zayıflama potansiyelinin elde edilmesini rahatlıkla sağlayabilmektedir ancak greyfurt diyeti günlük kalori alımı çok düşük olan bir diyet türü olduğundan uzun süre uygulanması pek tavsiye edilmemektedir.

5 Haziran 2015 Cuma

Ölümsüz Aşk vizyonda

Neredeyse sekiz nesildir 28 yaşında olan Adaline Bowman, bütün bu süre boyunca sessiz bir yaşam sürmüş ve hiç kimseyle yakın bir bağ kurmamaya çalışmıştır. Ancak günün birinde şans eseri tanıştığı genç ve karizmatik Ellis Jones ile yaşadığı duygusal yakınlık tüm mantığını ve yıllardır sürdürdüğü yalnızlığı terk etmesine neden olur. Bir haftasonu tatilinde Ellis´in ailesi ile tanışmak üzere evlerine giden Adaline, tüm yaşamını değiştirecek bir karar almak zorunda kalacak ve yaşadığı bu gizemin ortaya çıkmasına neden olacaktır.

2 Haziran 2015 Salı

Engellilere yeni teknoloji

ABD'deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) uzmanları, uzun ve kısa parkurları büyük bir hızla koşarken karşısına çıkan engelleri algılayıp üzerlerinden atlayabilen bir robot geliştirdi. İlk kez geçen yıl tanıtılan "Çita" isimli robot, artık çok daha hızlı ve çok daha yüksek engelleri başarıyla aşıyor. Üstelik bunları yaparken mikrodalga fırından bile az enerji harcıyor. Yapılan son deneylerde Çita, saatte 16 kilometre hızla koşup 40 santimetre yükseklikteki engelin üzerinden atlıyor ve sonrasında en az 15 dakika daha koşmaya devam edebiliyor. Karşısına çıkan engelleri algılayarak üzerlerinden atlayabilen ilk dört bacaklı robot olan Çita, koşarken 2 boyutlu lazer alıcısı sayesinde mesafe ölçüyor ve çevresindeki nesneleri tanımlıyor. Karşısındaki hedefin uzaklığı ve yüksekliğini tespit eden robot, adımlarını ve sıçrama kuvvetini ayarlayarak uygun atlayışı gerçekleştiriyor. Bu aşamada, hazırlanan algoritma bacaklarının uygulayacağı kuvveti milisaniyeler içinde hesaplıyor. Çita hakkında konuşan MIT profesörü Sangbae Kim, "Robotumuz özellikle yüksek dinamik davranışlar için tasarlandı" dedi. Araştırmacılar, tamamlanması 5 yıl süren robot Çita'yı batarya kaynaklı enerji kullanarak bunları yapabilen ilk robot olarak niteliyor. Proje, ABD ordusunun araştırma birimi tarafından finanse ediliyor. Çita robotun, dayanıklı protez bacaklar için de esin kaynağı olabileceği söyleniyor. Hareket ve algı kabiliyeti eğitimli bir köpek veya attan farksız olan robotların yakın gelecekte duvar tırmanmak gibi üstün özelliklere dahi ulaşabileceği tahmin ediliyor.

31 Mayıs 2015 Pazar

Gerilimin ustasından yeni bir başyapıt

New England'ın ufak bir kasabasında küçük bir çocuk ile kasabanın yeni rahibi arasında gizli bir takıntıyı temel alan derin bir bağ oluşur. Ancak, ailesinin başına korkunç bir felaket gelen genç rahip Tanrı'yı lanetleyerek kasabayı terk eder. Aradan yıllar geçer. Artık bir yetişkin olan küçük çocuk, parçası olduğu rock gruplarıyla bütün ülkeyi dolaşırken eski dostu ile tekrar karşılaşır ve bu karşılaşma şeytanın bile aklına gelmeyecek bir anlaşmayla perçinlenir...

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Göbek eritme diyeti

Mevsim sebzelerinden yapılmış bir çorba Yağsız yoğurt Yarım avokado Mevsim sebzelerinden hazırlanmış yemekler Mevsim sebzelerinden yapılmış salata Yapılması gereken egzersizler: MEKİK: Sabah kalkıldığında ve gece yatmadan önce 4 set, 15 mekik çekilmesi gerekmektedir. Böylelikle zaman içinde yağların daha hızlı bir şekilde yakılması ve karnın daha kısa sürede şekil alması sağlanmaktadır. YAN MEKİK: Karnınızın sol ve sağ tarafını aktif ederek buradaki yağların yakılıp kasa dönüşmesini sağlar. KALÇA HAREKETİ: Bu hareket kalçada bulunan yağların yakılmasını hızlandırmaktadır. Bu da vücudun forma sokulmasına katkı sağlamaktadır.

29 Mayıs 2015 Cuma

Seninle bir ömür vizyonda

Ira ve Ruth, Luke ve Sophia, zamanın ayırdığı, hayatları iç içe geçmeden önce pek de ortak noktası olmayan iki çift. Ünlü New York Times yazarı Nicholas Sparks, aşk, bilgelik ve deneyim içeren bir kutu eski mektupla, sevginin anlamını ve gerçek değerleri yeniden keşfeden Luke ve Sophia’nın sıra dışı aşk hikayesini bize sunuyor.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Mutluluğun alışkanlıkları

Mutluluk nedir ve her birimiz onu nasıl yakalayabiliriz? Budist bir rahip olarak hayatına devam eden biyokimyacı Matthieu Ricard  zihinlerimizi tatmine ve huzura odaklayabileceğimizi söylüyor.
&

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Akciğer ameliyatından sonra şarkı söylemek

Doktorlar bir daha asla şarkı söyleyemeyeceksin dediler. Opera şarkıcısı Charity Tillemann kariyerinin ve vücudunun hayatta kalma hikayesini anlatıyor.

26 Mayıs 2015 Salı

Çöpte ne keşfettim?

NEW YORK sakinleri her gün 11 bin ton çöp üretiyor. Antropolog Robin Nagle sağlık bakanlığıyla yürüttükleri bir projeden bahsediyor.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Hiperaktivite ve dikkat eksikliği


Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı alan hasta sayısı her geçen yıl katlanmakta ve hastalığın kapsadığı iddia edilen yaş grubu da çocukluktan erişkinliğe kadar geniş bir kesimi ilgilendirmektedir. Bu hastalığın önemi, toplum kesimlerinin kayda değer bir bölümünü etkilediği iddiasının yanında tedavisi için önerilen ilaçların bir kısmının ciddi yan etkiler oluşturuyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu ilaçlar arasında özellikle metilfenidat, üzerinde önemle durulması gereken bir ilaçtır. Metilfenidat ( Ritalin ve Concerta isimleri altında satılmaktadır) bir santral sinir sistemi uyarıcısıdır ve bir amfetamin izomeri olan dekstroamfetamin yapısındadır [1]. Metilfenidatın beyin üzerindeki etkisi kokain ile benzerdir [2]. İlaç ilk kez 1944’de sentezlenmiş ve uyuşturucu koması, yaşlılarda ya da beyin tümörlü hastalarda hafızanın iyileştirilmesi amacıyla kullanılmıştır [3] Buradaki endikasyonların ne derece hayati önemde olduğu ve hastaların terminal dönem hastaları olduğu kayda değerdir. İlaç ağızdan yutulması sonrasında hızla beyne ulaşır ve beynin katekolaminerjik sistemlerinde toplanır. Beyinde dopamin salınımına neden olur ve başta dopamin olmak üzere tüm katekolaminlerin (adrenalin, serotonin) geri alınımını engelleyerek etkilerini uzatır [4]. Bağımlılık davranışı gelişmesi, psikoz, aşermenin ortaya çıkmasında dopaminin yeri büyüktür. Psikostümülanların tekrarlayan kullanımları motivasyon, ödüllendirme davranışları ve lokomotor cevaplar açısından beynin duyarlılığının artmasına ve bağımlılık gelişmesine neden olur [5]. Yani, beyin bu davranışları (motivasyon, ödüllendirme) ya da lokomotor etkinliği arttıracağını öğrendiği maddenin kullanımını arar, teşvik eder, yoksunluk belirtileri göstermeye başlar. Örneğin, hayvan deneylerinde denekler kendi kendilerine kullanımı arttırırlar. Psikostümülanlar arasında çapraz duyarlılaşma bulunduğu için amfetaminlerle kokain ve eroin arasında çapraz tolerans ve duyarlılık gelişme riski vardır ve bu durum bağımlılığa yol açabilir [6]Farklı da olsa her psikostümülan maddenin tekrarlayan kullanımı diğer tüm psikostümülan maddeler için kompülsüf madde arama davranışı, ödüllendirme etkileri gibi davranış duyarlılaşmaları ile çekilme belirtileri, tolerans gelişimi ve dolayısıyla ilaç bağımlılığı riskini arttırır [7]. Psikostümülan madde ve ilaçların damar ya da kas yoluyla alınmaları ve gece saatlerinde kullanılmaları durumunda bağımlılık oluşturma riskleri artar. Psikostümülan kullanımı, cinsel isteği arttırması nedeniyle kontrolsüz cinsel ilişkiyi teşvik ederek, dolaylı yoldan cinsel yolla bulaşan hastalıkların (HPV, AIDS gibi) yayılmasına neden olabilir [8]. Ayrıca psikostümülanların erken yaşta kullanımının beynin çeşitli bölümlerinde hücre gelişimini engellediği ve ileriki yaşlarda beyinde hücre kaybına ve uzun süreli hafıza bozukluklarına yol açabildiği gösterilmiştir [9, 10] Bu maddelere beynin erken yaşta maruz kalması durumunda, yıllar sonra ortaya çıkabilecek birtakım sorunların temeli atılabilmektedir [11]. Bunların sonucunda beynin ödüllendirme sisteminde erişkinlikte de süren bozulmalar, depresif belirtilerde ömür boyu sürebilecek artışlar (kendini iyi hissedememe, hiçbir şeyden keyif alamama gibi) görülebilmektedir [12]. Bütün bunlar yeni ilaçların ve başka tedavilerin daha fazla kullanımını gerektirecek psikiyatrik sorunlarla ömür boyunca boğuşmak gerekeceği anlamına gelmektedir. Yukarıda sıralanan ciddi yan etkiler nedeniyle özellikle çocukluk döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu teşhisi çok dikkatle konulmalı ve tedavide psikostimülan ilaç tercih edilip edilmemesi çok hassasiyetle düşünülmelidir. Hafif ve orta şiddetteki hastalarda başka tedavi ve ilaç seçenekleri psikostimülanlardan önce değerlendirilmelidir.
http://bilheal.bilkent.edu.tr/aykonu/ay2008/Mayis08/hiperaktivite.html
adresindeki Dr.Mutluhan İzmir makalesinden alınmıştır.

24 Mayıs 2015 Pazar

Büyülü bir masal

İçinde kaybolacağınız büyülü bir masal… Korkunç güçlere sahip bir büyücü tarafından, yalnızlık çeken bir adam için kilden yapılmış bir golem… Ve bin yıllık esaretinden uyanan bir cin… Bu iki olağanüstü varlığın yolu 1899 yılında New York’ta kesişir. Farklı olmaktır onların kaderi… Hikâyeleri herkes gibidir aslında, kendini farklı ve yalnız hisseden her insan gibi… Ve tehlike, onlar için sadece bir adım ötededir hep.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Hızlı kilo verme diyeti

1.Gün: Sabah: 1 Bardak Ilık Su, 1 Dilim Kepek Ekmeği, 5 Adet Zeytin, 1 Adet Haşlanmış Yumurta Öğle: 1 Porsiyon Haşlanmış Kuzu Eti, 1 Dilim Tam Tahıllı Ekmek, Bol Su Akşam: 1 Porsiyon Kepekli Erişte , 1 Kase Salata, Bol Su Gün: Sabah: 1 Bardak Portakal Suyu, 1 Kaşık Krem Peynir, 1 Dilim Kepekli Ekmek, 1 Adet Elma Öğle: 1 Adet Dana Biftek, 1 Dilim Kepekli Ekmek Akşam: 1 Porsiyon Haşlanmış Brokoli, 1 Kase Marul Salatası Gün: Sabah: 1 Bardak Ilık Su(Limonlu), 1 Adet Elma, 1 Tatlı Kaşığı Bal Öğle: 1 Porsiyon Az Yağlı Pilav, 1 Bardak Ayran Akşam: 5 Adet Barbun Izgara, 1 Dilim Kızarmış Ekmek Gün: Sabah: 1 Bardak Ilık Su, 1 Tatlı Kaşığı Bal, 1 Adet Elma Öğle: 1 Porsiyon Dana Pirzola, 1 Dilim Kepek Ekmeği Akşam: 1 Kase Ezogelin Çorba ve 1 Dilim Kızarmış Kepekli Ekmek

22 Mayıs 2015 Cuma

Yarının dünyası vizyonda

Disney, iki Oscarlı® Brad Bird yönetmenliğinde, başrolünde yine Oscar® ödülllü aktör George Clooney’nin yer aldığı gizem ve macera türündeki sürükleyici “Yarının Dünyası” (Tomorrowland) filmini sunar. Ortak bir kaderle birbirlerine bağlı olan, hayal kırıklıklarından yorgun düşmüş, bir zamanların dahi çocuğu Frank (Clooney) ve zeki, iyimser ve bilime meraklı Casey (Britt Robertson); Yarının Dünyası (Tomorrowland) olarak bilinen, zaman ve uzayda esrarengiz bir şekilde var olan yerin, sırlarını ortaya çıkarmak üzere tehlikeli bir yolculuğa çıkarlar. “Lost” yazarları ve yaratıcıları olan Damon Lindelof ve Brad Bird’ün yazmış oldukları senaryo; Lindelof & Bird & Jeff Jensen’in “Tomorrowland” adındaki hikayesinden uyarlandı. Film, seyircilere, sadece rüyalarda görülebilecek türden yeni boyutların içinde, aralıksız maceradan oluşan heyecanlı bir yolculuk vadediyor.

21 Mayıs 2015 Perşembe

Beyni yeniden yapılandırmak

Beynin haritasını çıkarma araştırmalarında neuro bilimciler her nöronun hareketini kaydetmek gibi zorlu bir çalışmaya giriştiler.Gero Miesenboeck, her nöronun tam olarak ne görev yaptığını anlamak için uğraşıyor.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Dünyanın her çeşit zihine ihtiyacı var

Çocukken otizm teşhisi konulan Temple Grandin aklının naıl çalıştığından nasıl resimlerle düşündüğünden ve bu yeteneğinin normal beyinlerin çözemediği problemleri nasıl çözdüğünden bahsediyor.

19 Mayıs 2015 Salı

Hafif Zihinsel engellilere iş imkanı

Tekirdağ Özel eğitim Mesleki Eğitim Merkezi ’Biraz Destek Üretmemize Yeter’ projesi kapsamında hafif zihinsel engelli öğrencileri meslek sahibi yapacak. Tekirdağ Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi, hafif zihinsel engelliler için ‘Biraz Destek Üretmemize Yeter’ projesi kapmasında atölye açılışı yaptı. Zihinsel engellilere iş imkanı sağlamak için Tekirdağ Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezine alınan makinelerde hafif zihinsel engelli öğrencilere uygulamalı eğitim verilecek. Makinelerin yüzde 90’ının Trakya Kalkınma Ajansı, yüzde 10’unun Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından karşılandığı kaydedildi. Projenin asıl amacının hafif zihinsel engelli öğrencileri meslek sahibi yapmak olduğunu belirten Tekirdağ Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü Beytullah Gacal, "Bizim çocuklarımızın hepsi sınırlı düzeyde destek eğitime ihtiyaç duyan hafif zihinsel engelli öğrencilerimiz. Biz bu çocuklarımıza eğitim vermeye başlıyoruz. İlkokul ve ortaokulun devamında da mesleki eğitim vermek üzere bu atölyeyi oluşturduk" dedi. "ENGELLİLERLE İLGİLİ OTOMASYON SİSTEMLERİ İÇİNDE SUNULAN TEK PROJE" Açılan atölyenin öğrencilere umut olacağını söyleyen Gacal, "Okulumuzun ‘Biraz Destek Üretmemize Yeter’ projesi ile aslında tüm velilerimize ve iş dünyasına çocuklarımızın megatronik otomasyon sistemlerinde de iş yapabileceğini göstermek istiyoruz. Bunun eğitimini göstermek amacımız bu. Bu nedenle buradaki projemizde kullanacağımız ıslak mendil dolum makinesi ve kuru gıda, toy gıda ambalajlamada kullanacağımız dış paketlerin baskı işi bu makinede yapılacak. Güvenlik önlemeleri üst düzeydedir, çocuklarımız için hiçbir tehlike yoktur. Buradaki ürünlerimizden sonra buradaki ambalajları diğer makineleri kullanarak da öğrencilerimiz diğer ambalajlama işlerini öğrenmiş olacak. Engellilerle ilgili sunulan otomasyon sistemleri içinde sunulan tek proje bu projedir" diye konuştu. Atölyenin gelecek seneki eğitim ve öğretim sezonunda faaliyete gireceğini belirten Atölye Şefi Nilgün Günbey, 43 hafif zihinsel engelli öğrencinin eğitim alacağını belirterek, "Bizim öğrencilerimizin bugüne kadar işletmeye çıkabilme şansı olmadı. İşletmeye çıkamadıkları için işletmecilerin bakış açısı da zaten engelli oldukları için çok sıcak olmuyor. Bu konuda destek alabilmek için arkamıza işletmecileri de almak durumda kaldık. Şu anda her şey yolundaymış gibi görünüyor. Öğrencilerimiz bu makinelerde çalışacakları için çok şanslı olacaklar. Makineler şu anda çalışır durumda ama dönem bittiği için sanıyorum eylül ayından sonra daha seri bir üretime geçilecek. 43 tane mesleki eğitim merkezimizde öğrencimiz var. Onlar olacak eğitim alacak" dedi. Açılışa Süleymanpaşa Kaymakamı Kamil Kıcıroğlu, Süleymanpaşa Milli Eğitim Müdürü Ünal Mamur katıldı. IHA nın haberinden alınmıştır.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Sakatlık çalışmalarına bir katkı

Türkiye'de sakatlık mevzuu sosyal bir olgu olarak akademik camiada ve toplumsal bir konu olarak da politik alanda yıllar yılı yok sayıldı. Özellikle eşcinseller, kadınlar ve farklı etnisiteden olanlar entelijansiyanın ve zulme karşı tavır alma iddiasında olan kişi ve örgütlerin ilgi alanına görece kolay girebiliyorken, Türkiye'nin ve dünyanın neredeyse her yerinde benzer sistematik şekilde ayrımcılığa uğrayan ve dışlanan sakatlar söz konusu olduğunda herkesin üç maymunu oynaması, bence üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir durumdur. Oysa 1970'lerden bu yana Amerika ve Avrupa'daki politik alanda çok ciddi bir Sakat Hareketi ve akademide de Sakatlık Çalışmaları adıyla kendine yer edinen önemli bir literatür var... Şunu söylemek istiyorum, yahu, kimse mi merak etmedi sakatlık konusunu? Nasıl oldu da Türkiye'de toplumsal-politik bir durum/kimlik olarak sakatlık konusu insan ve toplum bilimlerinin dikkatini çekmedi? Sakatlığın sadece kişisel bir trajedi olarak algılanmasında ve tıp biliminin uzmanlarının da bu trajediyi sonlandırma gücünü elinde bulunduran iktidar grubu olarak konumlanmasında bir terslik olduğunu kimse düşünmedi mi sahiden? İnsanın kendine yabancılaştırılması; insanın kendi bedenini düzeltilmesi gereken bir "ucube" olarak görmesi, yaftalanan "anormal"liği üzerinden "normal"in kurgulanmasına araç kılınması vs. hiç mi "ilginç" değil? Bedenlerimizin elimizden alınarak "toplumsal olarak inşa" ediliyor olması, üzerinde düşünülmesi, tarihsel izi sürülmesi gereken bir konu gibi görünmüyor mu? Eğitim ve istihdam politikalarıyla; kentlerin ve mekânların herkes için uygun yapılmıyor olmasıyla sakatların sistemli bir şekilde dışlanıyor olması toplumsal bir soruna işaret etmiyor mu? Tıpkı heteroseksüelliğin "normal" homoseksüelliğin ise "anormal" sayılması gibi, sağlam-bedenliliğin de "doğal" olarak dayatılması tanıdık gelmiyor mu? Ya Sakatfobi? Toplumsal Sakatlık kavramı feministlere bir şey çağrıştırmıyor mu? Sol çevreler kapitalizmin yükselişi ile sakatlık ideolojisinin inşası arasında bir bağ kuramaz mı? Yıllardır bu ve benzeri soruları soruyorum kendi kendime ve doğrusu yakın zamana kadar da cevaplar hep canımı sıkıyordu. Ama son yıllarda bu durum olumlu yönde değişmeye başladı; Sakatlık Çalışmaları alanında araştırmalar yapan ve yayınlar sunan sosyolog arkadaşlarımız var artık. Bana bu yazıyı yazdıran da böylesi bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan Sakatlık Çalışmaları (Sosyal Bilimlerden Bakmak) isimli bir çeviri derlemesinin Koç Üniversitesi Yayınları'ndan yayınlanmış olması. Sakatlık konusunda düşünmeye ve yazmaya çalışan biri olarak ne kadar heyecanlandığımı ve derlemeyi ne kadar kıymetli bulduğumu söylememe gerek var mı, bilmiyorum... Derlemeyi yapan Dikmen Bezmez, Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde; Sibel Yardımcı ve Yıldırım Şentürk, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Kitabın girişinden alıntılarsam, "Bu derlemenin amacı, Sakatlık Çalışmaları [Disability Studies] başlığı altında şekillenen, ve görece yeni olan bir araştırma alanıyla ilgili güncel tartışmaları ve literatürü Türkiye'deki okuyucuya tanıtmak". Bu bağlamda, sakatlık çalışmaları alanındaki temel tartışmaları büyük oranda yansıtabilecek bir yelpaze oluşturmak düşüncesiyle farklı yazarlara ait yirmi bir makale** beş ayrı başlık altında bir araya getirilmiş: 1) Sakatlığa Kuramsal Yaklaşımlar, 2) Tarihte Sakatlık, 3) Dışlama/Dahil Etme Süreçleri, 4) Sakat Hareketi, 5) Sakatlık ve Kimlik. Yaklaşık 600 sayfadan oluşan kitap her ne kadar akademik makalelerden oluşuyor olsa da meraklı ve hevesli kişilerin okumasına mani ağır bir dili olmadığını söylemeliyim. "Umuyoruz ki bu derleme sadece sakatlık çalışmaları alanında değil, aynı zamanda sosyal bilimlerin farklı dallarında, özellikle queer, kadın, ırk, etnisite çalışmaları alanlarında da okuyan ve üreten kişilere katkı sağlar." Israrla tavsiye ediyorum; okudukça göreceksiniz ki sakatlık hiç de öyle bildiğimiz/zannettiğimiz şey değil; ve sakatların kurtuluşu aslında "sağlam-bedenleri" de özgürleştirecektir. Ufuk açıcı bir okuma olacağını garanti edebilirim... http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/134087-sakatlik-calismalarina-bir-katki * Bülent Küçükaslan, Engelliler.Biz Platform